UNUTULMA HAKKI

Günümüzde internetin gelişmesi ve yaygınlaşması ile bilgiye ulaşmak oldukça kolaylaşmıştır. İnternetin, alanına giren her şeyi her zaman hatırlaması insanlara tarifsiz bir yardım sunmaktadır. Bu hafızanın, insanlık için iyi mi yoksa kötü mü olduğu hakkında tartışmalar olmakla birlikte unutan bir varlık olan insan doğasına aykırı olduğu hususunda ise tartışma yoktur. Unutulma hakkı, bu değişim ve dönüşüm neticesinde incelenmesi gereken önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.

I-) UNUTULMA HAKKI NEDİR ?

Yargıtay, 2015 tarihli Genel Kurul kararında unutulma hakkının “..üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı” olarak ifade edilebileceğini belirtmiştir.

Yargıtay’a göre unutulma hakkının amacı, bireyin; kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini, geleceğini serbestçe şekillendirebilmesini sağlamaktır. Bu açıdan unutulma hakkı, hem geçmişteki eylemlerinden pişman olan hem de geçmişte bir eylem neticesinde mağdur edilen kişilerin geleceklerini şekillendirmeleri için önem arz etmektedir.

Unutulma hakkı kapsamında verilen kararlarda, unutulması istenen kişisel verinin kişinin şeref ve haysiyetini, özel hayatını ihlal ettiği gibi gerekçelere dayanıldığı görülmektedir. Bu kapsamda unutulma hakkı, kişilik hakkının bir uzantısı olarak değerlendirilmektedir.

Her ne kadar ülkemizde unutulma hakkına ilişkin ayrı bir yasal düzenleme yapılmamışsa da gerek Anayasa’nın 20. maddesinde yapılan değişiklik, gerek 5651 ve 6698 sayılı kanunların kabul edilmesi ile unutulma hakkının kullanılmasının yasal dayanakları zamanla arttırılmıştır. Ayrıca Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla da unutulma hakkı hukukumuza entegre edilmektedir.

Ayrıca, özel hayatın gizliliği ve korunması, kişisel verilerin korunması, manevi varlığın koruması ve geliştirilmesi haklarının unutulma hakkının kullanılmasına dayanak teşkil ettiği ve Anayasa’nın 5. maddesinin anılan bu düzenlemelerle birlikte değerlendirilmesi neticesinde unutulma hakkının kullanılmasında devletin pozitif yükümlülüğünün olduğu Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmektedir.

II-) UNUTULMA HAKKINI KİMLER KULLANABİLİR ?

Yayınlandığı anda hukuka uygun olarak işlenmiş, dijital ortamda arşivlenmiş kişisel veri, unutulma hakkının konusunu oluşturmaktadır. Ülkemizde ise unutulma hakkının sadece dijital ortamlarda değil, kamunun kolayca ulaşabileceği her türlü alandaki tüm kişisel verileri kapsayacağı yönünde karar verilmektedir. Dolayısıyla kişisel verileri hukuka uygun olarak işlenmiş, dijital ortamda arşivlenmiş kişiler, bu verinin toplum için önem arz etmeyen, eski bir bilgi haline gelmesi durumunda unutulma hakkını kullanabilir.

III-) UNUTULMA HAKKININ YASAL DÜZENLEMELERİ NELERDİR ?

Ülkemizde unutulma hakkına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak unutulma hakkının amacı ve içeriği ile uyumlu anayasal ve yasal düzenlemeler bulunmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinde düzenlenmiş olan “özel yaşam ve aile yaşamına saygı hakkı”nın karşılığı niteliğinde olan “özel hayatın gizliliği” hakkı Anayasa’nın 20. maddesinde “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz…” şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’da veyahut Anayasa Mahkemesi kararlarında özel hayatın ne olduğuna ilişkin bir tanım yapılmamıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi, bir kararında bu maddenin bireyin kendisiyle ilgili bilgileri kontrol edebilmesini de kapsayan bir mahremiyet hakkı niteliğinde olduğunu belirtmiştir.

2010 yılındaki Anayasa değişikliği ile 20. maddeye eklenen 3. fıkrayla kişisel verilerin korunması hakkı Anayasa’da açıkça tanınmıştır. Bu şekilde kişinin, kişisel verilerinin silinmesi talep etme hakkı anayasal bir düzenlemeye kavuşmuştur. Hem bu madde hem de 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’ndaki düzenlemeler unutulma hakkının kullanılmasındaki amaca hizmet etmektedir.

IV-) UNUTULMA HAKKI NASIL KULLANILIR ?

Unutulma hakkının kullanılması için öncelikle veri sunucusuna başvuru yapılabilir.  İnternetten içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararlarını ise Sulh Ceza Hakimliği vermektedir.

Unutulma hakkının yasal kaynakları Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde bulunduğundan başvurusunu ve itirazı reddedilen kişi Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapma hakkına sahiptir.

V-) UNUTULMA HAKKIYLA İLGİLİ BAZI KARAR ÖRNEKLERİ

Daha önce kendisinin taraf olduğu cinsel taciz suçuna ilişkin yargılamada verilen Yargıtay kararının Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu adlı eserde ismi açık şekilde kullanıldığını iddia ederek manevi tazminat talep eden kişinin açtığı davada Yargıtay Hukuk Genel Kurulu eserde kullanılan karar metninde davacının yargılama sırasında açık bir şekilde anlattığı cinsel saldırının yer aldığı, bu nedenle kararın olayın mağduru olan davacının isminin rumuzlanmadan kitapta kullanılmasının davacının unutulma hakkını ve bunun neticesinde özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğine karar vermiştir.

 

 “Kaçakçıdan Şaşırtan Jest” başlıklı haberde kendisinden “dünyaca ünlü eski eser kaçakçısı” olarak bahsedildiğini belirten kişinin açtığı davada Yargıtay, haberin, kaçakçılık fiilinin işlendiğinin iddia edildiği 1966 yılından yıllar sonra ve davacının bir sanat eserini üniversiteye bağışlamasının ardından yapılmış olmasının, takdir edilecek bir faaliyeti gölgeleyecek nitelikte ve unutulma hakkını ortadan kaldıracak şekilde olduğuna karar vermiştir.

 

 Başvurucunun uyuşturucu kullandığı iddiası ile yürütülen bir ceza kovuşturması hakkında ulusal ölçekte yayımlanan bir gazetenin internet arşivi sayfalarında 1998 yılında iki, 1999 yılında bir olmak üzere toplam üç haber başlığı yayımlanmıştır. Başvurucu, hakkında yapılan bu haberlerin arşivde tutulmaya devam edilmesi ve internet üzerinden haberlere kolayca ulaşılabilir olması nedenleriyle özel ve iş hayatının olumsuz etkilendiğini, itibarının zedelendiğini iddia ederek haberlerin kaldırılmasını talep etmiştir. Başvurucunun bu talebiyle görülen davada Anayasa Mahkemesi olayın yaklaşık on dört yıl önce gerçekleşmiş olması nedeniyle güncelliğini yitirmiş olması; tarihi, istatistiksel veya bilimsel amaçlarla internet ortamında kolaylıkla ulaşılabilirliğinin sağlanmasının zorunlu olmaması, başvurucunun kamu yararı bakımından siyasi veya medyatik bir kişiliğe sahip olmaması nedenleriyle haberlerin kolaylıkla ulaşılabilirliğinin başvurucunun itibarını zedelediğini, unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek başvurucunun hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

 

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


İNTERNET ORTAMINDA ÖZEL HAYATIN KORUNMASI

İnternetin kullanımı internete erişim sağlayan aletlerin çeşitlerinin ve sayılarının artması ve maliyetlerin azalması neticesinde artış göstermiştir. Kişiler sosyal medya sayesinde kendilerine ve çevrelerine ait ses, görüntü ve öyküleri paylaşmaya, başka kişilerin paylaştığı bu verilere anında ulaşmaya başlamıştır. Bu kullanıcı ve paylaşılan veri artışına paralel olarak internet ortamındaki hak ihlalleri de artmıştır. Bu yazımızda kişilerin internet ortamında özel hayatlarını nasıl koruyabilecekleri hususu üzerinde duracağız.

I-) KİŞİNİN YAŞAM ALANLARI VE ÖZEL HAYAT NELERDİR

A-) KİŞİNİN YAŞAM ALANALARI

Kişi yaşam alanlarını, sınırları kişilerce belirlenen üç başlık altında incelemek mümkündür:

1- Kamuya Açık Alan: Herkes tarafından bilinen olaylardan oluşan alandır.

2- Özel Alan: Kişinin herkes tarafından değil sadece sınırlı bir grup kişi tarafından bilinmesini istediği olayların oluşturduğu alandır.

3- Gizli Alan: Kişinin sadece açıkladığı kişilerce bilinmesini arzuladığı olaylar gizli alanı oluşturur.

 

B-) ÖZEL HAYAT

 

Özel hayat kavramının, üzerinde birlik sağlanan bir tanımı bulunmamaktadır. Bu kavramın oldukça geniş bir kapsamı olması ve ortaya çıkan teknolojik ve sosyolojik yeni koşullara göre değişmesi tanım yapmayı zorlaştırmaktadır. Bu kavramı tanımlamaktaki bir diğer zorluk ise kavramın; medeni hukuk, ceza hukuku, anayasa ve insan hakları hukuku alanlarında farklı açılardan ele alınmasıdır.

Özel hayatın kapsamını belirlemede yaşam alanına ilişkin yukarıdaki başlıkta açıklanan ayrımdan yararlanılmaktadır. Kamusal yaşam alanın, özel hayat kapsamına girmediği; özel ve gizli alanın ise kişilik hakkına dahil olduğu ve korunması gerektiği belirtilmektedir. Ancak bir olayın kamuya açık alanda olup olmadığın belirlenmesi her zaman kolay olmamaktadır. Zira kişinin kamusal yerlerde yaşadığı her olayın kamuya açık alana gireceği kabul edilmemektedir. Bu belirleme, her olayda kişiye ve duruma göre inceleme yaparak gerçekleştirilmelidir.

 

II-) KİMLER İNTERNETTE ÖZEL HAYATIN KORUNMASI İÇİN BAŞVURU YAPABİLİR.

 

İnternet ortamında özel hayatı ihlal edilen kişiler özel hayatlarının korunması için hukuki yollara başvurabilir. Yukarıda açıklandığı üzere özel hayatın ihlal edilip edilmediği somut olaya ve konu kişiye göre değerlendirilmektedir. Örneklendirmek gerekirse:

Kişinin e-posta adresi, özel hayat alanına dahil olup kişilik hakkı ile korunan değerlerindendir. Kişinin izni olmaksızın e-maillerinin okunması, e-mail bilgilerinin paylaşılması; kişilerin özel hayatlarına ilişkin sır niteliğindeki bilgilerinin, mahrem fotoğraflarının, ses kayıtlarının e-posta içeriğinin veya eklerin başkalarına iletilmesi özel hayatın gizliliğinin ihlalini oluşturmaktadır. Spam, alıcı tarafından talep edilmeyen, aynı anda birçok kişiye gönderilen, zarar verici ve çoğunlukla reklam içerikli e-maillerdir. Bu e-maillerin gönderilebilmesi için kişilerin e-mail adresleri çeşitli yöntemlerle ele geçirilmekte ve bu şekilde özel hayatın gizliliği ihlal edilmektedir.

Web sitesinde kişinin videolarının ya da fotoğraflarının rızası dışında yayınlanması, kişisel bilgilerinin ifşa edilmesi, sırlarının açıklanmasıyla da internet ortamında özel hayatın gizliliği ihlal edilebilir. Kişilerin gerçek isimlerinden farklı kullanıcı adı alabildiği alanlarda özellikle bu şekilde kişilik haklarının ihlali oldukça sık yaşanmaktadır. Ayrıca daha etkili reklam yapılabilmesi amacıyla internet ortamındaki kullanıcıların kişisel verilerine ulaşılarak toplanması da ihlal oluşturan bir diğer durumdur.

 

III-) İLGİLİ MEVZUAT HÜKÜMLERİ NELERDİR ?

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinde düzenlenmiş olan “özel yaşam ve aile yaşamına saygı hakkı”nın karşılığı niteliğinde olan “özel hayatın gizliliği” hakkı Anayasa’nın 20. maddesinde “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz…” şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’da veyahut Anayasa Mahkemesi kararlarında özel hayatın ne olduğuna ilişkin bir tanım yapılmamıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi, bir kararında bu maddenin bireyin kendisiyle ilgili bilgileri kontrol edebilmesini de kapsayan bir mahremiyet hakkı niteliğinde olduğunu belirtmiştir.

2010 yılındaki Anayasa değişikliği ile 20. maddeye eklenen 3. fıkrayla kişisel verilerin korunması hakkı Anayasa’da açıkça tanınmıştır. Bu şekilde kişinin, kişisel verilerinin silinmesi talep etme hakkı anayasal bir düzenlemeye kavuşmuştur. Hem bu madde hem de 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’ndaki düzenlemeler kişilerin kişisel verilerinin ve dolayısıyla özel hayatlarının internet ortamında korunması amaca hizmet etmektedir.

 

IV-) İNTERNET ORTAMINDA ÖZEL HAYATIN KORUNMASI İÇİN HANGİ BAŞVURULAR YAPILABİLİR ?

 

Özel hayatın gizliliği, kişilik hakkının unsurlarından birisi olduğu için kişilik haklarını koruyan Türk Medeni Kanunu düzenlemelerinden yararlanmak mümkündür. İnternet ortamında özel hayatının gizliliği ihlal edilen kişi, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilecek, sorumluluk ve önleme davaları açabilecektir.

Özel hayatın gizliliğine karşı müdahaleler haksız fiil olarak nitelendirilmekte olduğundan Türk Borçlar Kanunu ilgili hükümlerinin de uygulama alanı bulması ve kişinin bu hükümlere dayanarak tazminat talep etmesi de mümkündür.

İnternet ortamında kişisel verileri kanuna veya rızasına aykırı olarak işlenen kişi, özel hayatına yapılan bu müdahaleye karşı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda düzenlenen haklarını kullanabilmektedir. Kişinin talebi üzerine veya re’sen yapılması gereken eylem ve işlemler yapılarak kişinin kişisel verilerinin korunmadığı durumlarda Kanun’un 10. maddesinde düzenlenen idari para cezaları ve 17. maddesinin atfı ile Türk Ceza Kanunu düzenlemeleri uyarınca hapis cezaları gündeme gelecektir. Özel hayatın gizliliğine ilişkin Türk Ceza Kanundaki düzenlemeler bunlarla sınırlı değildir. Türk Ceza Kanunu’nun dokuzuncu bölümünde “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” düzenlenmiştir. İnternet ortamında gerçekleşen eylem aynı zamandan bu bölümdeki suçların şartlarını karşılıyor ise Türk Ceza Kanunu’nun ilgili hükümleri de uygulama alanı bulacaktır.

İnternet ortamında özel hayatın korunması için sıklıkla tercih edilen yöntemlerden biri erişimin engellenmesidir. Erişim engellemeyi sürecine, kullanılan tekniğe ve süresine göre farklı ayrımlarla incelemek mümkündür. Sürecine göre, uyar-kaldır veya doğrudan engelleme yöntemi olarak ikiye ayrılmaktadır: uyar-kaldır yönteminde, doğrudan engelleme yönteminden farklı olarak öncelikle içeriğin kaldırılması için uyarı yapılmaktadır. Süresine göre ise, erişimin geçici veya kalıcı olarak engellenmesi mümkündür. Erişimin engellenmesi konusunda birçok farklı teknik kullanılmaktadır. Bu tekniklerden en çok kullanılanları IP bazlı, DNS, URL engellemeleridir. (Ayrıntılı bilgi için erişimin engellenmesi kararının nasıl alındığını açıklayan yazımıza bakabilirsiniz.)

 

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


ERİŞİMİN ENGELLENMESİ İLE  İÇERİĞİN YAYINDAN ÇIKARTILMASI ARASINDAKİ FARK  NEDİR ?

I-) ERİŞİMİN ENGELLENMESİ VE İÇERİĞİN YAYINDAN ÇIKARTILMASI KARARLARI NEDEN VERİLİR ?

İnternet ortamında her gün milyonlarca içerik paylaşılmaktadır. Bu içerikler bazen birinin kişilik hakkına saldırı barındırıyor olabilmektedir. Bazen ise direkt olarak bir kişinin kişilik hakkına saldırı barındırmıyor ancak genel ahlaka ve kamu düzenine açıkça aykırı olabilmektedir.  Yani içerisinde hukuka aykırılık bulunan internet içeriğinin erişime engellenmesine veya yayından çıkartılmasına karar verilebilmektedir. Bu yazımızda kamu düzenine açıkça aykırı olan içeriklerden ziyade özel olarak bir kişinin kişilik haklarına saldırı içeren bir internet içeriğinin ( haber, video, fotoğraf, sosyal medya paylaşımı vs.) mahkeme kararı ile nasıl ve hangi şartlarda erişime engellendiğinin, bahse konu içeriğin hangi şartlarda yayından çıkartıldığının, her iki  yöntem arasındaki farkların neler olduğunun üzerinde duracağız. 

II-) İÇERİĞİN ERİŞİME ENGELLENMESİNİN     VE İÇERİĞİN YAYINDAN ÇIKARTILMASININ FARKI NEDİR ?

Kavramsal olarak erişimin engellenmesi; yayın içeriğinin belirli yöntemler kullanılarak internet kullanıcılarına ulaşmasını engelleyen ve yayın içeriğinin   görüntülenememesini sağlayan bir yöntemdir. Yani içerik esasen içerik sağlayıcısının kotasında durmakta iken bu kararın sonucu olarak kullanıcı ilgili içeriğe erişememektedir. İçeriğin yayından çıkarılması ise içerik veya yer sağlayıcılar tarafından içeriğin yayından kaldırılmasıdır. Yani ilgili içeriğin içerik sağlayıcısının kotasından da çıkartılarak tamamen engellenmesidir.  Her iki yöntem de içeriğe erişilmesini engellemek ve hukuka aykırılığı sonlandırma amacına hizmet etmektedir. Uygulamada çoğu zaman bu iki karar birbiri ile karıştırılmakta ve yanlış anlaşılmaktadır. Öncelikle her iki kararın benzerliklerini belirtmekte fayda vardır: Her iki karar da Sulh Ceza Hakimliklerinden talep edilmektedir. Yetkili Sulh Ceza Hakimliği ise internet sitesinin Türkiye’de bilinen bir merkez adresi varsa bu adresteki Sulh Ceza Hakimliği ile mağdurun yerleşim yerindeki Sulh Ceza Hakimliğidir. Her iki kararın da şartları birbirlerine benzemekte ve her iki kararın ifası için Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen kararın birer örneği, gereği yapılmak üzere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu‘na gönderilmektedir. Bu kararı hakimlik re’sen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu‘na göndermektedir. Erişimin engellenmesi veya içeriğin çıkartılması kararının gereği, derhal ve en geç kararın bildirilmesi anından itibaren “dört saat” içinde kurum (BTK) tarafından yerine getirilmektedir. Her iki kararın da verilebilmesi için ilgili içeriğin bir kişinin özel hayatına saldırı içeriyor olması gerekmektedir. Yine her iki karar da 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir.

Her iki karar arasında en önemli fark şudur: Erişiminin engellenmesi kararı sadece “HTPP” protokolü kullanılarak internette yayınlanan içeriklere uygulanabilmektedir. Bununla birlikte; verinin doğru hedefe bütünlüğü bozulmadan, üçüncü kişiler tarafından ele geçirilmeden ulaşılmasını sağlayan “HPTTS” protokolü kullanan internet sitelerinin URL adreslerine ise erişim sağlayıcılar tarafından kullanılan sistemlerin teknik yetersizliği sebebi ile erişimin engellenmesi tedbiri uygulanamamaktadır. Tam olarak burada ise devreye içeriğin yayından çıkartılması yöntemi girmektedir. “HTPPS” protokolünü kullanan sitelerde yayınlanan içeriklere İçerik veya yer sağlayıcılar tarafından içeriğin sunulduğu sunuculardan çıkartılması sağlanarak hukuka aykırı eylem sona erdirilmektedir. Özetle; “HTPP” uzantılı URL adreslerindeki hukuka aykırılık “ERİŞİMİN ENGLLENMESİ” ile “HTPPS” uzantılı URL adreslerindeki hukuka aykırılık ise direkt olarak “İÇERİĞİN YAYINDAN ÇIKARTILMASI” ile giderilmektedir. “HTPP” uzantılı içerik için illaki erişimin engellenmesi kararı alınması zorunlu değildir bu tür içerikler için direkt olarak içeriğin yayından çıkartılması kararı da alınabilmektedir. Uygulamada genellikle “HTPP” ve “HTPPS” protokolünü kullanan sitelerin paylaştığı hukuka aykırı içeriğin erişime engellenmesi için Sulh Ceza Hakimliklerince BTK’ye müzekkere yazılmakta, BTK ise erişimin engellenmesi kararını  sadece “HTPP” protokolünü kullanan sitelere karşı uygulayabilmektedir. Bu sebeple hukuka aykırı internet içeriğinin erişime engellenmesi talep edilirken ilgili sitenin hangi protokolü kullandığına dikkat edilmeli ve gerekirse hem erişimin engellenmesi hem de içeriğin yayından çıkartılması talep edilmelidir. Bilişim hukuku kapsamında çalışmalar yürüten deneyimli ekibi ile hukuki danışmanlık hizmeti sunan Dike Hukuk bürosu ile iletişime geçerek kişilik hakkınıza zarar vermekte olan içeriğin erişime engellenmesini veya içeriğin yayından çıkartılmasını talep edebilirsiniz.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


SAHTE SOSYAL MEDYA HESAPLARINA KARŞI ÇÖZÜMLER NELERDİR ?

Çağımızın buluşu internet yanında birçok sorunu da beraber getirdi. Bu sorunlardan bir tanesi de sahte ( fake ) sosyal medya hesapları. Vatandaşlarımız sosyal medya hesaplarında gezinirken kendi ismi ve kendi fotoğrafları ile açılmış sosyal medya hesapları ile karşılaşabilmektedirler. Peki burada ne yapılabilir ? Yazımızda bu sorunun cevabını arayacağız.

I-) UYGULAMA ÜZERİNDEN GEREKLİ AKSİYONLARIN ALINMASI

İlk olarak yapmanız gereken sahte hesabı  ilgili uygulamanın destek birimine şikayet etmektir. Bu yol bazen işe yarayabilmektedir. Örneğin twitter (yeni adıyla X) veya instagramda adınıza açılmış sahte hesabı kapatabilmeniz için kendi hesabınızdan kimlik doğrulamanızı yapmanız gerekir. Bu işlemi yaptıktan sonra destek birimi devreye girecek ve eğer hesabın sahte olduğu anlaşılırsa sahte hesap kapatılacaktır. Tabi bu süreçte kimlik bilgilerinizi ve kimliğinizin görselini destek ekibi ile paylaşmanız gerekecektir. Destek ekibi genellikle bir kaç gün içinde size dönüş sağlayacaktır. Ancak bu yol her zaman işe  yaramamaktadır  çünkü  bazen   yoğunluktan dolayı destek ekibi  gerekli özeni göstermemekte bazen de hesabı çalınan/kopyalanan kişi ilgili hesabın gerçek sahibinin kendisi  olduğunu veya ilgili hesapta kullanılan fotoğrafların kendi izni dışında kullanıldığını  destek ekibine yeterli verilerle ispatlayamadığı için başvuru sonuçsuz kalmaktadır. Böyle bir durumda aşağıdaki yollar denenebilir.

II-) SUÇ DUYURUSUNUN YAPILMASI

Sahte sosyal medya hesapları çoğu zaman insanların fotoğraflarını ve diğer kişisel bilgilerini izinsiz olarak alıp suç işlemektedir. Bahsi geçen suç TCK’nin 134. Maddesinde düzenlenen  Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçudur. Yine bir diğer suç olan TCK’nin 136. Maddesinde düzenlenen  Kişisel Verileri Ele Geçirme veya Yayma Suçunun da şartları oluştuğu takdirde işlenebilmektedir. Siber suçlar ile ilgili  şikayetinizi ilgili  Emniyet Müdürlüğüne  veya direkt olarak  savcılığa yapabilirsiniz.

Eğer sahte kullanıcı aynı zamanda sizi tehdit edip hakaretlerde bulunmuşsa o zaman tehdit ve hakaret suçlarından da suç duyurusunda bulunmanız gerekmektedir.

III-) HUKUKİ TAZMİNAT BOYUTU

Böyle bir durumda ceza soruşturması sonrasında şüpheli tespit edilirse,  şüpheli hakkında 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. ve diğer maddeleri gereği manevi tazminat davası açabilirsiniz. Yine eğer şartları mevcut ise maddi tazminat davasını da açabilirsiniz.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453