BM İŞKENCEYE KARŞI KOMİTE ve DENETİM MEKANİZMALARI

,
BM İŞKENCEYE KARŞI KOMİTE

İşkence, insanlık onuruna karşı işlenen en ağır suçlardan biridir ve uluslararası hukukta kesin bir dille yasaklanmıştır. Bu evrensel yasağın güvence altına alınması ve ihlallerin önlenmesi noktasında, Birleşmiş Milletler bünyesinde önemli denetim mekanizmaları kurulmuştur. Bu makale, özellikle BM İşkenceye Karşı Komite ve onun işkence ve kötü muameleyle mücadelede üstlendiği kritik rolü, yetkilerini ve bu alandaki çalışma prensiplerini detaylı bir şekilde incelemektedir. Ayrıca, işkencenin önlenmesine yönelik yenilikçi bir yaklaşım sunan İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezanın Önlenmesi Alt Komitesi’nin (OPCAT) sağladığı koruma ve denetim yöntemleri de kapsamlı bir biçimde ele alınacaktır.

I. İŞKENCE TANIMI

İşkence ve  diğer kötü muamelelerin ayrımlarına dair net tanımlar olmasa da işkence Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme madde 1 hükmünde işkence “bir şahsa veya bir üçüncü şahsa, bu şahsın veya üçüncü şahsın işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayrım gözeten herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatiyle uygulanan fiziki veya manevi ağır acı veya ıstırap veren bir fiil anlamına gelir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanım işkence hakkında ulusal ve uluslararası insan hakları içtihadında en çok atıf yapılan amirane tanımdır. Bu tanıma göre bir fiili işkence olarak tanımlanabilmesi için fiilin kişinin şiddetli fiziksel ya da manevi acı çekmesi için yapılmış olan bir eziyet olması, bu eziyetin kasten yapılmış olması, bu fiilin cezalandırmak, bilgi almak gibi ve ilgili maddede sayılmayan, daha da çoğaltılabilecek amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilmesi (bu durum metinde ne olursa olsun bir ayrımcılık biçimine dayalı başka bir gerekçeyle şeklinde yer almaktadır.) ve fiilin kamu görevlisi veya bu sıfatla hareket eden bir kişi tarafından ya da o kişinin teşviki ile üçüncü bir kişi tarafından icrası gerekmektedir.

II. İŞKENCE ve KÖTÜ MUAMELE YASAĞI

İşkence ve kötü muameleye tabi olmama ve bu nitelikte cezaya çarptırılmama hakkı, uluslararası hukukta mutlak olarak yasaklanan, savaş hali dahil olmak üzere hiçbir istisnası olmayan bir haktır. Bu hak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanan ve 10 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile birlikte ilk defa evrensel bir beyanname ile tanınmış olup devamında çok sayıda bölgesel ve evrensel sözleşme ile koruma altına alınmıştır. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 3 hükmü “Hiç̧ kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.” şeklindedir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 17/3 hükmü Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” şeklinde olup yine Anayasa’nın 15/2 hükmüne göre savaş, seferberlik ve sıkıyönetim halleri de dahil olmak üzere kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz.

Uluslararası hukukta işkence kesin bir şekilde yasaklanmış olsa da pratikte pek çok devlet tarafından bu yasak ihlal edilmektedir. Otoriter rejimlerin tarihlerinde işkence bir kontrol ve baskı aygıtı olarak kullanılarak devletlerin kendilerine düşman olarak gördüğü kesimler üzerinde uygulanmıştır. Bununla birlikte işkenceye genellikle olağanüstü hal durumlarında olmak üzere demokratik ülkeler tarafından da başvurulmaktadır.

Bu çalışmanın devamında İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin denetim organı olan BM İşkenceye Karşı Komite ve  İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol’ün öngördüğü uluslararası denetim mekanizması olan  İşkence ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezanın Önlenmesi Alt Komitesi’nin işkenceyi önlemek adına nasıl yöntemler kullandığı incelenecektir.

III. BM İŞKENCEYE KARŞI KOMİTE

İşkenceye Karşı Sözleşme, daha önce düzenlenmiş olan ve işkence ve kötü muamelenin yasaklandığı çok sayıda BM belge ve sözleşmesini ardından BM Genel Kurulu’nun 39/46 sayılı kararı ile 10 Aralık 1984 tarihinde kabul edilmiş, 26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşme 4 Şubat 1985 tarihinde imzaya açılmış olup yirminci Taraf Devlet’in onay belgesini Genel Sekreterliğe verdiği tarihten 30 gün, kabul edilmesinden de iki buçuk yıl sonra yürürlüğe girmiştir. Bakanlar Kurulu’nun 88/13023 sayılı ve 16 Haziran 1988 tarihli kararı ile onaylanan Sözleşme 10 Ağustos 1988 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak iç hukukta bağlayıcı hale gelmiştir. Türkiye itirazi kayıtta 30. Madde’nin birinci fıkrasında geçen, Taraf Devletler arasında Sözleşme’den doğan anlaşmazlık durumunda Uluslararası Adalet Mahkemesi’ne başvurulacağı koşulunu kabul etmemiştir. Ayrıca Türkiye sözleşmenin onaylandığına dair belgeyi Resmi Gazete’de yayımlanmadan BM Genel Sekreterliğine vermiş ve bu sebeple Türkiye uluslararası hukuk açısından 8 gün önce yükümlülük altına girmiştir. Böylelikle sözleşmenin onaylaması ile İnsan Hakları Komisyonu Türkiye’yi gündeme alma konusunu görüşememiştir. Bunun sonucunda Türkiye hakkında komisyonca özel bir raportör atanarak sözleşme dışı denetim yolunun açılması önlenmiştir. BM İşkenceye Karşı Komite önceden yılda iki sefer olmak üzere iki haftalık oturumlar halinde toplanıyordu. Bu oturumlar sonradan üç hafta olacak şekilde uzatılmıştır. Komite’nin mevcut on üyesinden birisi 17. Taraf devletler toplantısında Türkiye’yi temsilen seçilen Erdoğan İşcan’dır.

IV. İKS’ de ÖNGÖRÜLEN KORUMA ve DENETİM YÖNTEMLERİ

Sözleşmenin öngördüğü denetim mekanizmalarının işletilmesine yönelik hükümleri 2. bölüm 17 ve 24. maddeler arasında yer almaktadır. Ayrıca 17. maddede BM İşkenceye Karşı Komite’nin on adet uzmandan oluşacağı, uzmanların sahip olması gereken nitelik ve gereklilikler belirtilmiştir. Devamında üyelerin seçilmelerine dair usulü esaslar yer almakla birlikte ayrıca toplantı tarihleri, üyelik süreleri, üyeliğin sona ermesi ve üyelerin yapmış oldukları giderlere dair düzenlemeler yer almaktadır. 18. madde hükmü BM İşkenceye Karşı Komite’nin görevlendirdiği kişileri, toplantı ve karar yeter sayıları gibi iç tüzükte yer alması gereken konuları düzenler. 19. devam eden maddelerde ise aşağıda yer alan denetim mekanizmaları düzenlenmektedir.

1. Raporlara Dayalı Koruma

Sözleşmenin öngördüğü koruma mekanizmalarının ilki dönemsel raporlara dayanmaktadır. Rapor sistemi belirli sınırları olmasına rağmen BM İşkenceye Karşı Komite tarafından işletilebilecek en önemli prosedürdür. Devlet raporları başlıklı bu maddedeki usule göre Taraf Devletler Sözleşme’nin esasına ilişkin almış oldukları tedbirler ilişkin raporları Sözleşme’nin iç hukukta bağlayıcı olmasından itibaren bir yıl içinde Genel Sekreterlik aracılığı ile BM İşkenceye Karşı Komite’ye sunulmalıdır. Ayrıca taraflar her dört yılda bir hazırlanacak raporları Komite’ye sunma yükümlülüğü altındadırlar. Dönemsel raporlarda taraflarca alınan yeni önlemler belirtilmelidir. İlgili madde hükmü uyarınca Komite’nin başka raporlar isteme yetkisi de bulunmaktadır.

Sunulan bu raporlar Genel Sekreterlik tarafından Taraf Devletlere iletilir. Raporlar BM İşkenceye Karşı Komite tarafından incelenir ve Komite gerekli gördüğü hususlarda yorum yapar. Komite’nin devletleri rapor sunması konusunda zorlama yetkisi bulunmamaktadır ve yaklaşık olarak devletlerin yüzde yetmişinin gecikmiş raporu bulunduğu tahmin edilmektedir. Devletler bu saptama ve yorumlara yönelik cevap verme hakkını haizdirler. Raporların incelenmesi esnasında Komite Taraf Devlet temsilcisini raporun incelendiği oturuma çağırmaktadır. Temsilci bu sorulara yanıt verebilecek ve rapor hakkında açıklama yapabilecek yetkinlikte olmalıdır.

BM İşkenceye Karşı Komite hükümet raporlarını incelerken sivil toplum örgütleri, hukuk örgütleri ve gerçek kişilerce sunulan güvenilir bilgileri göz önünde bulundurur. Hükümetler dışı örgütler Taraf Devletler’in raporlarını sunması öncesinde gölge raporlar sunabilmektedir. Komite raporunda özellikle uluslararası tanınırlığı olan hükümetler dışı örgütlerin verdiği bilgilere atıf yapabilmektedir. Bununla birlikte Komite ilgili devletin raporu incelenmeden önce isteyen hükümetler dışı örgütler ile toplantılar da yapabilmektedir. Hükümetler dışı örgütlerin katılımı her ne kadar bu sistemde önemli rol oynasa da katılımın oranı devletten devlete göre büyük farklılık göstermektedir. Ayrıca BM İşkenceye Karşı Komite’nin bu gölge raporlar konusunda karşılaştığı en büyük sorunlardan biri de bu raporların güvenilirliği konusundadır. Komite bu durumda ulusal insan hakları ombudsman raporu ve diğer Birleşmiş Milletler organlarının raporları ile söz konusu raporları karşılaştırma girişiminde bulunabilmekle birlikte Komite esas olarak büyük uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarına dayanma eğilimindedir.

2. Soruşturma Prosedürü

Sözleşme bu prosedür ile insan haklarının korunması alanında önemli bir yenilik getirmekle birlikte bu prosedürünBM İşkenceye Karşı Komite’ye verdiği soruşturma yetkisi Komite’yi diğer BM Komiteler’inden ayrı kılar. Bu uluslararası camiada işkencenin ne kadar ciddiye alındığının bir yansımasıdır. Sözleşme’nin 20. maddesi hükmünde açıklandığı üzere, Komite Taraf Devletler’in birinde işkencenin sistematik bir şekilde uygulandığına dair inandırıcı bir bilgi alması durumunda ilgili devleti bu durumun incelenmesine yönelik işbirliği yapmaya davet edebilir ve devletin durum hakkından gözlemlerini BM İşkenceye Karşı Komite’ye bildirmesini isteyebilmektedir. Komite bu aşamada gerek Taraf Devlet’ten gerek devlet kurumları gerekse de hükümetler dışı kuruluşlar ve gerçek kişilerden ek bilgi isteyebilmektedir. Soruşturmanın devamında Komite edindiği bilgiler ışığında üyelerinden biri yada birkaçını gizli soruşturma yapmakla görevlendirebilir. Bunun için komite devletten soruşturmacıya muhatap bir temsilci atamasını ve gerekli işbirliğinin sağlanmasını isteyebilir. Bu işbirliği bünyesinde Taraf Devlet’teki ilgili kurumların ziyaret edilmesi de yer alabilmektedir. Soruşturma için atanan görevliler ulaştıkları sonuçları raporla Komite’ye sunarlar. Bu prosedürün sonunda Komite gerekli gördüğü tavsiye ve yorumları ilgili devlete iletir. Bunun neticesinde de devlet aldığı önlemler konusunda bilgi vermesi açısından Komite’ye çağırılır. Komite yapılan bu çalışmaların özetini yıllık rapora koymaya karar verebilir ve çalışmalar bu şekilde kamuya açıklanabilir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta tüm belge ve çalışmaların gizliliği ve BM İşkenceye Karşı Komite ile Taraf Devlet’in işbirliği çabalarının sonunda bu prosedürün işletilebileceğidir. Bu işbirliğinden çıkarılacak olan sonuç özellikle Komite’nin ilgili devleti ziyaretinin devletin oluruna bağlı olmasıdır. Bu ziyaretlerde Komite üyeleri özgürlükleri kısıtlanan kişilerin bulundukları yerlere girebilir, yetkililer ve hükümet dışı çeşitli örgüt temsilcileri ile görüşmeler yapabilirler. Hükümetler ve Komite tarafından bu prosedürde üzerinde uzlaşı sağlanan prensipler ziyarette bulunan temsilcilerin seyahat ve soruşturma özgürlüklerinin sağlanması, güvenliklerinin ve heyetler ile görüşenlere ileride tehdit yada cezai işlemlere muhatap olmamalarına dair hükümet tarafından güvence verilmesi şeklinde ifade edilebilir. Sözleşme’nin 28. maddesi esasına göre Taraf Devletler bu prosedürün işletilmesine çekince koyarak Komite’nin bu yetkisini kabul etmediklerini beyan edebilirler. Sonradan bu çekinceyi kaldırmak mümkünken çekince koymadan Sözleşme’ye taraf ülkelerin daha sonra çekince koyup Komite’nin bu yetkisini kısıtlamaları ise mümkün değildir.

BM İşkenceye Karşı Komite’nin bu yetkisini kabul etmeyen on dört adet ülke bulunmaktadır. Ayrıca Komite bu yetkisini sadece 1. maddedeki tanıma uyan “işkence” vakalarında uygulayabilmekte, diğer kötü muamele türlerinde bu prosedür uygulanamamaktadır. Bu prosedür şimdiye kadar toplam dokuz ülke için uygulanmıştır. Bu prosedürün bir diğer önemi de olası ziyaretler sebebiyle devletlerin kamu görevlilerinin davranışlarında ve ziyarete tabi mekanlarda gerekli uluslararası standartları sağlamaya itmesidir. Bu insan hakları bakımından olası ihmalleri önlemenin, ihlalin doğuracağı zararı tazminden çok daha önemli olması sebebiyle Komite’nin bu alandaki en önemli yararlarından biridir. Ayrıca Komite’nin yıllık raporunda bu prosedür kapsamında elde edilen bilgileri kamu ile paylaşabilme yetkisinin var olması Taraf Devletler üzerinde Sözleşme’ye uyma konusunda baskı yapan bir güç olmakta ve prosedürü daha kullanışlı kılmaktadır. Doktrinde soruşturma raporunun ve sonuçların bir özetinin Komite’nin yıllık raporuna eklenerek yayımlanmasının, sürece hakim gizlilik kuralının kalkması ve dolayısıyla aleniyetin sağlanmasının, soruşturma usulünün bir yaptırımı olduğu ve Sözleşme’nin öngördüğü en ciddi yaptırımların başında geldiği ifade edilmiştir.

Bu prosedürdeki soruşturma sonuçlarının icrası ise, hakkında soruşturma yürütülen bir Taraf Devlet’in rapor usulü çerçevesinde söz konusu Sözleşme organına sunduğu “başlangıç”, “periyodik” ve “izleme” raporları çerçevesinde takip edilmektedir.

3. Taraf Devletin Diğer Taraf Devlet Hakkında Şikayetlerine Dayalı Koruma

Sözleşme’nin 20. maddesi esasına dayalı olarak işletilebilecek bu prosedür gereğince BM İşkenceye Karşı Komite’nin bu konuda yetkisini tanıyan devlet Sözleşme’ye taraf diğer bir devletin Sözleşme’nin yükümlülüklerinin yerine getirilmediğine dair iddiasının varlığı durumunda koruma mekanizması işletilebilecektir. Bu prosedürün ön koşulu ise gerek yakınan gerekse de yakınılan devletin Komite’nin bu husustaki yetkisini tanıyor olmasıdır. Maddenin 2. Fıkrasına göre Taraf Devlet Komite’ye tanıdığı bu yetkiyi bir bildirim ile geri alabilmesine rağmen bu durum, bu eylemden daha önceden yapılan yakınmaların incelenmesine engel teşkil etmemektedir. Yine ilgili madde hükmü uyarınca bu inceleme prosedürü kabul edilme koşullarının sağlanmış olmasından sonra önce devletler arasında sonra da Komite’ye intikal edecek şekilde iki aşamalı olarak gerçekleşir. İlk aşamada yakınan devlet yazılı olarak söz konusu durum hakkında yakınılan devletin dikkatini çeker. Bu durumda yakınılan devletin üç ay içinde gerekli açıklamaları yazılı olarak sağlama yükümlülüğü doğar. Toplamda 6 ay içinde sorun hoşnut edici bir çözüme bağlanmazsa sorun Komite’ye intikal ettirilir. İkinci aşamada söz konusu yakınmalar Komite tarafından kapalı ve gizli oturumlarda incelenir. Komite durum hakkında iç hukuk yollarının tüketildiği kanaatine varırsa incelemeye geçer ve sorunu dostça çözmeye çalışır. İç hukuk yollarına başvurunun makul süreyi aşması yada çözüm sağlamaktan uzak olması durumunda ise Komite bu şartı aramayabilir. Devamında Komite tarafından uzlaşmazlığı çözmek adına oluşturulacak bir uzlaştırma komisyonu oluşturulur ve bu kurula Taraf Devletler temsilci yollayabileceği gibi sözlü ve yazılı beyanlarda da bulunabilirler. Komite durum hakkında yakınan devletin kendisine başvuru tarihinden itibaren on iki ay içinde bir rapor hazırlar. Çözümün olması durumunda raporda çözümün özeti yer alır; olmaması durumunda ise olayın özeti, yazılı gözlemler ve tarafların beyanları rapora eklenir ve nihayetinde Komite bu raporu Genel Sekreter aracılığı ile ilgili devlete gönderir.

Uygulamada bu prosedüre devletler tarafından çok başvurulmamaktadır. Bunun sebebi bir devletin diğer Taraf Devlet hakkında bu prosedürü işletmeye çalışması devletler tarafından dostça eylemler olarak kabul edilmemesidir.

4. Bireysel Şikayetlere Dayalı Koruma

İşkence ve diğer kötü muamele biçimlerini yasaklayan ve ilgili sözleşmelerin öngördüğü denetim organlarına bireysel şikayetleri inceleme yetkisi veren diğer BM sözleşmelerinde de olduğu gibi İşkenceye Karşı Sözleşme de başvuruculara bireysel şikayette bulunma hakkı tanımıştır. Bu prosedürün de işletilebilmesi için Taraf Devlet’in bu konuda BM İşkenceye Karşı Komite’nin yetkisini tanımış olması gerekmektedir. Ağustos 2015 tarihi itibariyle Komite’nin bu yetkisini tanıyan altmış altı ülkeden otuz dördü hakkında Komite’ye toplam altı yüz doksan yedi başvuru yapılmıştır. Bu mekanizmanın işletilebilmesi için Komite öncelikle şikayetlerin kabul edilebilirliğini ele alır. Bu koşullar Sözleşme’nin 22. ve iç yönetmelik 107. maddesinde yer alır.

a. Bireysel Şikayetlerin Kabul Edilebilirlik Esasları

  • Şikayet adsız ve anonim olmamalıdır,
  • Şikayet BM İşkenceye Karşı Komite’nin yetkisini tanıyan bir devletin yargılama yetkisi altındaki bir kişi tarafından yapılmış olmalıdır,
  • Şikayet mağdur, temsilcisi yada mağdurun yakını olduğunu kanıtlamış bir kişi tarafından yapılmalıdır,
  • Şikayet hakkın kötüye kullanılması niteliği taşımamalıdır,
  • Şikayet Sözleşme ile bağdaşmaz yada temelsiz olmamalıdır,
  • Şikayet daha önce başka bir uluslararası organ tarafından incelenmiş olmamalıdır,
  • Şikayet hakkında daha önce başka bir uluslararası organ kabul edilmezlik kararı vermiş olmamalıdır,
  • Şikayetçi iç hukuktaki tüm başvuru yollarını tüketmiş olmalıdır,
  • İç hukuk yollarını tüketmenin üzerinden çok uzun süre geçmemiş olmalıdır,

Şikayet daha önce başka bir uluslararası organ tarafından incelenmiş olmaması hususunda önemli bir ayrıntı da bireysel şikayet başvurusu bağlamında yukarıda bahsedilen soruşturma usulü ne derdestlik ilk itirazına ne de kesin hüküm ilk itirazına gerekçe yapılamaz. Dolayısıyla her iki usulünün aynı anda işletilmesi mümkündür. Bu şartları haiz şikayetin ilk incelemesi ve değerlendirmesini yapmak üzere BM İşkenceye Karşı Komite beş üyeden oluşan bir çalışma grubu kurabilir. Kabul edilebilirlik durumunu inceleyen Komite buna ilişkin toplantılarını gizli yapar ve gözlemlerini ilgili devlet ve şikayetçiye iletir.

Kabul edilebilirlik kararı veren BM İşkenceye Karşı Komite daha sonra genel kurul olarak şikayetin özünü incelemeye geçer. Bu aşamadan sonra şikayete konu devlet altı ay içinde şikayete tabi konuya yazılı açıklamalarını ve aldığı/alacağı önlemleri Komite’ye bildirir.  Komite bunu şikayetçiye iletir, şikayetçi bunlara karşı beyanlarını Komite’ye sunabilir.

BM İşkenceye Karşı Komite’nin yakınılan devletten altı ay içinde şikayetin kabul edilebilirliği ve şikayetin esası hakkında gözlemlerini bildirmesini istediği durumda ortaya iki olasılık çıkar. Devlet eğer sadece şikayetin kabul edilebilirliğine dair gözlem bildirir ise şikayetçin dört hafta içinde bu gözlemlere cevap verir. Komite bu gözlem ve cevaba binaen şikayetin kabul edilebilirliğine dair kararını verir. Şikayet kabul edilemez bulunursa başvuruya dair dosya kapatılır. Tersine şikayetin kabul edilebilirliği hususunda bir sıkıntı olmaması durumunda ise devlet dört ay içerisinde şikayetin esasına dair gözlemlerini Komite’ye sunmalıdır. Şikayetçi ise bunun üzerine altı haftalık süre içerisinde gözlemlerini Komite’ye sunar. Bu işlemler sonucunda Komite genel olarak bir ile iki yıl arasında başvuruyu bir sonuca bağlar. Kabul edilebilirlik konusunda verilen kararın süresi şikayetin esasına yönelik verilen karara nazaran daha kısa olmaktadır.

BM İşkenceye Karşı Komite’nin uygun görmesi durumunda şikayetçi Komite’nin kapalı toplantılarına katılabilmektedir. Bunun amacı şikayetin esasına yönelik Komite’nin daha net ve aydınlatıcı bilgiler edinebilme imkanının oluşmasıdır. Bu amaçla Komite ilgili Taraf Devlet temsilcisini de bu kapalı toplantılara çağırabilir. Bu bir kural değil istisnadır. Bunun nedeni Sözleşme devletlerarası şikayetlerde olduğu gibi bireysel şikayetlerde devlete şikayetin incelenmesi sırasında Komite’de temsil yetkisi tanımamıştır.

BM İşkenceye Karşı Komite şikayetin kabul edilebilirlik ve esasına yönelik incelemeyi yaptıktan sonra ilgili devletten şikayetçinin giderilemez zararlara uğramaması için geçici önlemler almasını talep edebilir. Bu aşamalardan sonra Komite incelemelerini tamamlar ve Sözleşme’nin ihlal edilip edilmediğine dair gözlemlerini ortaya koyar. Bu gözlemler hem şikayetçiye hem de ilgili Taraf Devlete iletilir ve sonrasında kamuoyu ile paylaşılır. Sözleşme’nin ihlal edildiği sonucuna varılması durumunda Komite alacağı önlemler konusunda Taraf Devlet’in doksan gün içinde kendisini bilgilendirmesini ister. Bu önlemleri süresi içinde bildirmeyen devlete anımsatmalar gönderilir.

Bu prosedürde gerçekleştirilen tüm müzakereler kamera kaydına alınır. BM İşkenceye Karşı Komite şikayete dair devletin açıklamaları ve kendi gözlemlerinin özetini, yani sonucu yıllık rapora koyar. Bu rapor genel kurula sunulan yıllık raporda da yer alır ve en önemlisi bu durum bu prosedürün yaptırımıdır. Bu prosedüre dair bir diğer önemli husus ise tüm bu aşamalarda ve raporlarda ise şikayetçinin kimliği şikayetçi tarafından aksi açıkça istenmedikçe Komite tarafından açıklanmaz, gizli tutulur.

V. İHTİYARİ PROTOKOL ve ZİYARETLERE DAYALI KORUMA

Şu ana kadar incelenmiş olan tüm koruma tedbirleri işkence sonrası işletilebilen prosedürlerdir. Bu bölümde incelenecek olan yöntem ise daha önceden incelenmiş olan prosedürlerin aksine işkencenin önlenmesine dair sonradan değil önlemeye yönelik olarak önceden işletilebilecek bir prosedür arayışları sonrası ortaya çıkmış bir yöntemdir.

İhtiyari Protokol’ün esas tamamlayıcı özelliği olan ziyaret mekanizması seçmeli protokolden önce var olan ve 1987 yılında Avrupa Konseyi çerçevesinde kabul edilmiş olan İşkencenin ve Gayriinsani ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi’nde yer alan önlemeye yönelik ziyaret mekanizmasından esinlenmiştir.

İhtiyari Protokol denilmesinin sebebi ise asıl Sözleşme’ye ek olarak onu tamamlayan prosedürler içermesi ve bu hükümlerin Sözleşme’ye Taraf Devletleri otomatik şekilde bağlayan hükümler olmamasıdır. Sözleşme’ye Taraf Devletler bu protokolü onaylamakta ve onaylamamakta özgürlerdir. Protokol BM Genel Kurulu’nun 18 Aralık 2002 tarih ve A/RES/57/199 sayılı kararıyla kabul edilmiş ve 4 Şubat 2003 tarihinde imzaya açılmıştır. 22 Haziran 2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, İhtiyari Protokol’ü 14 Eylül 2005 tarihinde imzalamıştır. Protokol’ün onaylanmasının uygun bulunduğuna dair 23 Şubat 2011 tarih ve 6167 sayılı Kanun ve onaya ilişkin 15 Haziran 2011 tarih ve 2011/1962 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onay süreci tamamlanmıştır. Bakanlar Kurulu kararı ve resmi Türkçe çeviri, 5 Temmuz 2011 tarih ve 27985 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Onay belgeleri 27 Eylül 2011 tarihinde BM Genel Sekreterliği’ne tevdi edilmiş ve İhtiyari Protokol, Türkiye açısından 27 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Seçmeli protokolde yer alan prosedürleri uygulayacak olan yapı İşkence ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezanın Önlenmesi Alt Komitesi’dir. Alt Komite çalışmalarına Şubat 2007 tarihinde başlamıştır.

1. İhtiyari Protokolün Genel Esasları

BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından Nisan 2002 tarihinde kabul edilen protokol tasarısının amacı BM İşkenceye Karşı Komite’nin işkence meydana geldikten sonra işletilebilecek olan prosedürlerinin tamamlayıcısı olarak düzenli ziyaretler sistemi oluşturarak işkence ve kötü muameleyi meydana gelmeden önce önlemektir. BM Genel Kurulunda kabul edilmiş olan Ek Protokol’ün giriş kısmında da bahsedildiği üzere protokol, Sözleşme’nin 2. ve 16. maddelerinde yer alan Taraf Devletler’in egemenlik alanları üzerindeki işkence ve kötü muameleyi önlemek amacıyla etkin önlemler alma yükümlüğüne binaen gerçekleştirilecek olan prosedürlerin harekete geçirilmesi amacıyla meydana getirilmiştir.

Ek İhtiyari Protokol madde 1 hükmünde belirtilmiş olan “ulusal bağımsız kuruluşlar” ibaresinde kastedilen yapılar Sözleşme’ye yenilik katmış olup bu müessese İşkencenin ve Gayriinsani ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi’nde öngörülmemiştir. Aynı hükümde bahsedilen “Uluslararası Bağımsız Kuruluş” ise Ek Protokol’de yer alan mekanizmaları işleten yapı olan İşkencenin Önlenmesi Alt Komitesi’dir. Bu madde ile ziyaretlerin sadece Alt Komite tarafından değil aynı zamanda ulusal organlarca da yapılmasına karar verilmiştir. Madde 3 hükmünde her Taraf Devlet’in işkence ve kötü muamelenin önlenmesi amacıyla bir “ulusal önleme mekanizması” kuracağı veya idame ettireceği yer almakta olup Türkiye’nin bu hükme binaen oluşturmuş olduğu kurum ilk olarak Türkiye İnsan Hakları Kurumu adıyla 21 Haziran 2012 tarihli ve 6332 sayılı “Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu” ile kurulan kurum, 9 Aralık 2013 tarihli ve 2013/5711 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile ulusal önleme mekanizması olmuştur. Özel bütçeli bir idare olan Kurumun adı, 20 Nisan 2016’da değişmiş ve şimdiki halini almıştır.

Ek Protokolün ikinci bölümünde Önleme Alt Komitesi’ne dair esaslar yer almaktadır. Bu esaslara göre Alt Komite’nin on üyeden oluştuğu, Protokol’e ellinci onay ya da katılmanın ardından üye sayısının yirmi beşe çıkarılacağı ön görülmüştür. Günümüzde Alt Komite’nin üye sayısı yirmi beştir. Üyelerin taşıması gereken vasıflar Komite üyelerinin sahip olması gereken özellikler ile benzerdir. 7, 8 ve 9. maddelerde Alt Komite üyeliği için aday gösterme ve seçilme sürecine yer verilmiştir. Bu esaslar da Komite üyeliği ve seçimine dair esaslar ile benzerlik göstermektedir.

Alt Komite üyeleri dört yıllık süre için seçilmektedirler. Üyelerin yeniden seçilme imkanları bulunmaktadır. Alt Komite’nin toplanma yeter sayısı üyelerin yarısından bir fazla, karar yeter sayısı da katılanların çoğunluğudur. Alt Komite de toplantılarını Komite gibi gizlilik içindegerçekleştirir. Ek Protokol madde 10 hükmünde de belirtildiği üzere Alt Komite toplantılarını yılda en az bir kez aynı zamanda yapılır.

2. Önleme Alt Komitesi’nin Görev ve Yetkileri

Ek Protokol’ün üçüncü bölümünde Önleme Alt Komitesi’nin görevlerine yer verilmiştir. Buna göre Alt Komite Ek Protokol’de yer alan esaslar üzerine özgürlüklerinden yoksun bırakılmış olan kişilerin tutuldukları yerlere dönemsel ziyaretler yapma ve bu kişilerin korunmasına yönelik tavsiyeler verme yetkilerini haizdir. Bu doğrultuda Ek Protokol Komiteye aşağıda sayıla görevleri tevdi etmişti.

  • Taraf Devletlere görüşler sunma ve Ulusal Önleyici Mekanizmalarının kurulması amacıyla gerektiğinde yardımda bulunma;
  • Bu doğrultuda ilgili kurumlar ile gerektiğinde gizli olmak üzere iletişime geçmek, eğitim ve teknik destekte bulunmak;
  • İşkenceye karşı korumayı güçlendirmek amacıyla ulusal mekanizmalara tavsiyeler vermek ve yardımda bulunmak;
  • Ulusal önleyici mekanizmalarının kapasite ve yetkisini güçlendirmek amacıyla Taraf Devletlere tavsiye ve gözlemlerin iletilmesi;
  • İşkencenin önlenmesi amacıyla ilgili BM organları ve bunların yanı sıra uluslararası, bölgesel ve ulusal kurum ve örgütleri ile işbirliği yapmak.

İhtiyari Protokol’ün 12. maddesinde ise Alt Komite’nin görevini yerine getirmesi için Taraf Devletler’in üstlendiği yükümlülükler yer almaktadır. Bu yükümlükler:

  • Alt Komite’yi ülkesine kabul etmek ve görevlerini yerine getirmesi için kişilerin özgürlüklerinin sınırlandırıldığı kurumlara girmesine izin vermek;
  • Özgürlükleri kısıtlanan kişilerin korunmasını güçlendirmek amacıyla alınacak önlem ve gereksinimlerin güçlendirilmesi amacıyla istenen bilgileri Alt Komite’ ye iletmek;
  • Alt Komite ile ulusal önleme mekanizmaları arasındaki ilişkileri kolaylaştırmak;
  • Alt Komite’nin tavsiyelerini incelemek ve bunların uygulanması için alınacak önlemler konusunda Alt Komite ile diyaloğa girmektir.

Alt Komite’nin koruma mekanizması olan ziyaretin nasıl yapılacağı Ek Protokol’ün 13. maddesinde belirlenmiştir. Bu madde hükmü uyarınca Alt Komite kura çekmek yoluyla Taraf Devletlere yapacağı ziyaret programını hazırlar. Bunun üzerine Alt Komite gerekli önlemleri alması ve düzenlemeler yapılması konusunda programını Taraf Devlete bildirir. Ziyaretler en az iki üye ile gerçekleştirilir. Bu üyelere alanında uzman kişiler de eşlik edebilir. Taraf Devlet’in Alt Komite tarafından seçilen uzmanlara itiraz etme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca ziyaretler konusundaki bir diğer husus da Alt Komite düzenli ziyaretlerden sonra Taraf Devlete kısa bir izleme ziyareti yapılması önerisinde de bulunabilir. Buradan da anlaşılacağı üzere Ek Protokol iki tür ziyareti öngörmektedir. Bu ziyaretlerde Taraf Devlet’in bazı olanakları sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır, bunlar:

  • Özgürlüğü kısıtlanan kişilerin tutulduğu yerlerin sayısı ile ilgili tüm verileri paylaşma;
  • Bu kişilere uygulanan muameleler ve tutuldukları yerlerin koşullarına ilişkin bilgileri paylaşma;
  • Bu yerlerin tümüne kısıtlamasız girilmesi imkanının sağlanması;
  • Özgürlüğü kısıtlanmış kişilere tanıksız, doğrudan görüşülebilmesi imkanı sağlama;
  • Ziyaret edilecek yerler ve görüşülecek kişileri seçme serbestisi sağlanması.

Ulusal savunma, kamu güvenliği, doğal afetler ve ziyaretin yapılacağı yerdeki karışıklıklar sebebiyle Taraf Devlet ziyaretin yapılacağı yerlere geçici olarak itiraz edebilir. Olağanüstü halin varlığı bu itiraza hak tanımaz. Protokol’e göre Alt Komite’ye doğru ya da yanlış bilgi veren hiçbir kişiye Taraf Devlet tarafından yaptırım uygulanmaz.

Alt Komite bu ziyaretler sonucunda tavsiye ve gözlemlerini gizli olarak Taraf Devlete ve gerekirse ulusal mekanizmaya iletir. Raporunu yayımlar. Bu raporda Taraf Devlet’in istem, halinde onun gözlemlerine de yer verilir. Taraf Devlet’in raporun bir bölümünü yayımlaması durumunda komite raporun bir bölümün yada tamamını yayımlayabilir. Bununla birlikte Komite’de de olduğu gibi ilgili kişinin rızası olmaksızın hiçbir kişisel bilgisi yayınlanamaz. Alt Komite her yıl yaptığı çalışmalar hakkında Komite’ye rapor sunar. Protokol ayrıca yaptırım olarak, işbirliğinden kaçınan Taraf Devlet hakkında Alt Komite’nin isteği ile Komite’ye ilgili raporların kamuya açıklanması imkanını da tanımıştır.

Protokol Ulusal Öleme Mekanizmaları konusunda Taraf Devletlere personel bağımsızlığını sağlama, uzmanları yetkinlik ve eşitlikleri için gerekli önlemleri alma, insan haklarının korunması için ulusal kuruluşların statülerini göz önünde bulundurma yükümlülükleri getirmiştir. Bu kurumlar özgürlüğü kısıtlı kişilerin korunmaları için incelemeler yapmak, makamlara tavsiyelerde bulunmak ilgili mevzuata yönelik öneri ve gözlemler sunma görevlerini haizdirler. Bu faaliyetlere yönelik yıllık raporları yayınlamak Taraf Devlet’in yükümlülükleri arasındadır. Ayrıca Ek Protokol madde 30 hükmü gereğince Taraf Devletler Protokol’e hiçbir çekince koyamamalarına rağmen 3 ve 4. maddelerdeki yükümlülüklerini en çok üç yıl süre için erteleyebilme hakkına sahiptirler. Bu süre istem üzerine Komite tarafından iki yıl daha uzatılabilmektedir.

VI. SONUÇ

Çalışmanın başında da ifade edildiği gibi bu metinde BM bünyesi altında kabul edilen İşkenceye Karşı Sözleşme ve onun Ek İhtiyari Protokolü’nün yürütme mekanizmaları olan İşkenceye Karşı Komite ile İşkencenin Önlenmesi Alt Komitesi’nin Sözleşme ve Protokol ile yüklenmiş olduğu yetki ve görevler, BM İşkenceye Karşı Komite ve Alt Komite’nin yapısı ile çalışma prensibi ve görevlerini yerine getirmek için kullandıkları usulü mekanizmalar anlatılmaya çalışıldı. Çalışmanın daha fazla uzamaması adına genelde bu mekanizmaların iç tüzüklerinde yer alan yapıları ve çalışma biçimlerine dair ayrıntılara yer verilmekten kaçınıldı ve ilgili Sözleşme ve Protokol’deki maddelerin sıralamasına uygun biçimde değerlendirme yapıldı. Bu metne kaynak olan eserlerden anlaşıldığı kadarıyla Sözleşme ve Protokol’ün öngördüğü mekanizmaların olumlu ve olumsuz yönleri olmakla birlikte yazarlar bu mekanizmaların yetersizliği konusunda neredeyse hemfikirdir. Öncelikle BM İşkenceye Karşı Komite’nin işkencenin önlenmesine dair üç koruma yöntemi ve soruşturma yetkisi işkence meydana geldikten sonra işletilebilen, hızlı ve etkin bir çözüm alma konusunda çok iyi bir performans gösteren mekanizmalar değildir. İşkence yasağı gibi hiçbir istisnası olmayan, bölgesel ve evrensel onlarca sözleşme ve protokole konu olan bir kuralın komitenin yetkileri çerçevesinde önleyici değil; geçmişte kişiye verilen zararın tazmin edilmesi şeklinde imkanlara fırsat tanıyan mekanizmalarla işletilmesi pratikte işkencenin önlenmesini değil zararın giderilmesini sağlayan bir koruma yöntemi olarak kabul edilebilir. Buna ek olarak, rapor sisteminde devletlerin ilk ve dönemsel raporların zamanında sunulması yükümlülüklerine riayet etmemeleri, gölge raporların hükümetlerdışı örgütlerin yaygın ve gelişmemiş olmadığı çoğu devlet göz önünde bulundurulursa etkin olmaması, gölge raporların güvenilirliğine dair belirli standartların olmasından ziyade örgütlerin tanınırlığına göre dikkate alınması, BM İşkenceye Karşı Komite’nin soruşturma yetkisinin Taraf Devlet ile işbirliği ile yürütülebilmesi ve Taraf Devletler’in Komite’nin bu yetkisine karşı çekince koyabilmeleri, Taraf Devletler’in birbirlerini şikayet mekanizmasını devletlerarası ilişkilerin gerilmemesi için Komite tarafından çözümü yerine bürokratik çözüm yollarına başvurması, BM İşkenceye Karşı Komite’nin bireysel şikayetler hakkında prosedür yürütebilmesi için yetkisinin Taraf Devlet tarafından tanınmış olması zorunluluğu ve tüm bu prosedürlerin işletilebilse bile bile zaman alması Komite’nin yetkinliğini sınırlandırmaktadır. Ayrıca BM İşkenceye Karşı Komite ve üyelerinin maddi, fiziksel, personel yetersizliği ve Komite’nin sürekli çalışmayan bir organ oluşu da bu olumsuz duruma önemli bir etkendir.

Öte yandan daha önceden benzerinin bölgesel ölçekte işletildiği Ek Protokol’ün ziyaret mekanizması bu sorunlara daha hızlı ve etkin çözüm üretmek için işkencenin yarattığı zararın sonradan tazmininden ziyade önlenmesine yönelik işletebileceği ziyaret mekanizması işkence yasağı kuralının devletler tarafından uygulanması için atılmış önemli, bir evrensel adım olsa da Ek İhtiyari Protokol’ün adında da yer aldığı şekilde sözleşmeye taraf devletlerin onayı ile işletilebiliyor olması ve özellikle onay sırasında devletlerin Ek Protokol’den doğan yükümlülüklerini üç yıl erteleme imkanının bulunması Sözleşme ve Ek Protokol’ün işkence yasağı kuralının açıkça esnetilmesi olarak  görülebilmekle birlikte Ek İhtiyari Protokol’ün de zayıf yönleri olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yine aynı şekilde maddi, fiziki ve personel sayısı yetersizlikleri, sene içinde yapılabilecek olan ziyaret sayısının bu sebeplerle kısıtlı olması da BM İşkenceye Karşı Komite’ye benzer şekilde Alt Komite’nin yetkinliğini etkilemektedir. Her ne kadar Ek Protokol sayesinde devletlerin bağımsız, gözlem yapabilen, hatta ilgili kurumlara önerilerde bulunabilen insan hakları ile ilgili kurum tanzim etmesi yada görevlendirmesi zorunluluğu ortaya çıkmış olsa da BM üye ülkelerinin pek çoğunun belirli bir demokrasi kültürü ve işleyişine sahip olmaması sebebiyle bu husus da her ülke de eşit veya gerçekten olumlu ilerlemelere sebep olan etkiler ortaya çıkarmamakta, bu kurumlar da bürokrat istihdamı sağlamasından öte asıl görevlerini yerine getirmemektedirler. Bu çıkarıma ilgili verilere bakıldığında dünyada işkencenin yaygın ve sistematik olmadığı sonucunun ortaya çıkması üzerine varılmıştır. İşkence ve kötü muameleye karşı mücadelede uluslararası denetim mekanizmalarının işleyişi ve karşılaştığı zorluklar bu şekilde özetlenebilir. Bireylerin bu süreçlerdeki hakları ve başvuru yolları hakkında daha fazla bilgi edinmek için Birleşmiş Milletler Bireysel Başvuru Yolu isimli makalemizi inceleyebilirsiniz.

0 yorum var

Cevap Yaz

Tartışmaya katılmak mı istiyorsun?
Katkıda bulunmaktan çekinmeyin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir