Etiket: konutu terk etmeme

KONUTU TERK ETMEME (EV HAPSİ) TEDBİRİ

Konutu terk etmeme, halk arasında ev hapsi olarak da bilinen tedbir türüdür. Mahkeme veya hakimlikçe, suç şüphesi altında olan şüpheli veya sanık mazeretsiz ya da izinsiz olarak konutu terk etmemekle yükümlü kılınır.

Ceza Muhakemesi Kanunu madde 109/3-j’de düzenlenen bu adli kontrol tedbiri; bir suç isnadı sonucunda, soruşturma veya kovuşturma kapsamında, tutuklama sebeplerinin de olmasıyla beraber şüpheli veya sanığın tutuklanarak cezaevine götürülmesi yerine denetim altında tutulmasıdır. Şüpheli veya sanığın konutu terk etmemesi şeklindeki adli kontrolün denetimi, elektronik kelepçe vasıtasıyla ve Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından sağlanır.

Şüpheli veya sanık hakkında konutu terk etmeme tedbiri uygulanmış ise şahsın tedbir kaldırılmadığı sürece konuttan dışarı çıkması yasaktır, aksi takdirde tedbir ihlal edilmiş olur ve şahıs tutuklanarak cezaevine götürülür.

I-) KONUTU TERK ETMEME KARARI VERİLEBİLMESİNİN ŞARTLARI

Konutu terk etmeme tedbirinin uygulanabilmesi için tutuklama nedenlerinin varlığı aranır. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 109/2’de yer aldığı üzere, kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir. Adli kontrol tedbirlerinden biri de konutu terk etmemedir.

Konutu terk etmeme tedbiri tutuklamaya alternatif bir tedbir olması sebebiyle tutuklamaya ilişkin şartların varlığı aranmaktadır. Bu şartlar:

A-) Kuvvetli Suç Şüphesi

Şüpheli veya sanık hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin olması gerekmektedir. Kuvvetli suç şüphesi, şüpheli veya sanığın suçu işlediğine dair oldukça yüksek bir olasılığın bulunmasıdır. Bu şüphe, somut deliller ile de ortaya konmuş olmalıdır. Şüpheli veya sanık hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunmadan konutunu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbirine hükmedilemez.

B-) Tutuklama Nedeni

Ceza Muhakemesi Kanunu madde 100’de yer alan tutuklanma nedenleri, konutu terk etmeme tedbirinin uygulanabilmesi için de gereklidir. Tutuklama nedeninin varsayılabileceği haller şunlardır:

  • Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
  • Şüpheli veya sanığın davranışları delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme; tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

II-) KONUTU TERK ETMEME TEDBİRİNİN SÜRESİ

Konutu terk etmeme bir adli kontrol şekli olmasından dolayı ne kadar süreceği adli kontrol hükümlerine göre şekillenir.

Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde konutu terk etmeme tedbiri süresi en fazla iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir.

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanunu‘nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır.

Şüpheli veya sanığın konutu terk etmeme (ev hapsi) yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise re’sen mahkeme tarafından karar verilir. 

III-) KONUTU TERK ETMEME ALTINDA GEÇEN SÜRENİN CEZADAN MAHSUP EDİLMESİ

Diğer adli kontrollerin aksine konutu terk etmeme tedbiri altında geçen süre cezadan mahsup edilebilir. Konutu terk etmeme tedbiri altında geçen her iki gün, bir gün olarak cezadan mahsup edilir.

IV-) KONUTU TERK ETMEME KARARI VEREBİLECEK MERCİLER

A-) Soruşturma Aşamasında

Soruşturma aşamasında konutu terk etmeme tedbirini uygulayabilecek görevli merci sulh ceza hakimliğidir. Şüpheli, Cumhuriyet savcısının talebi  ve sulh ceza hakimliğinin kararı üzerine konutu terk etmeme tedbiriyle adli kontrol altına alınabilir. Konutu terk etmeme tedbirini uygulamaya yetkili sulh ceza hakimliği ise suçun işlendiği yerdeki sulh ceza hakimliğidir.

B-) Kovuşturma Aşamasında

Kovuşturma aşamasında ceza davasına hangi mahkeme bakıyorsa konutu terk etmeme tedbirini verme kararı da o mahkemeye aittir. Ceza davasına bakan mahkemenin kararına itiraz edilmesi üzerine, itirazı inceleyen ceza mahkemesi de konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol kararı verebilir.

V-) YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 8.10.2020 tarihinde, Esra Özkan Özakça (B. No: 2017/32052) başvurusunda, Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

“…Anayasa Mahkemesi ilk olarak konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil edip etmediğini incelemiştir.

Anayasa Mahkemesine göre kişilerin fiziki hareket özgürlüklerini sınırlandıran bir tedbirin Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına mı yoksa Anayasa’nın 23. maddesinde düzenlenmiş olan seyahat özgürlüğüne mi müdahale teşkil ettiği belirlenirken önemli olan husus sınırlamanın niteliği veya esası değildir. Bir tedbirin bunlardan hangisine müdahale oluşturduğunun tespitinde sınırlamanın derecesi ve yoğunluğu dikkate alınmalıdır. Bunun tespitinde tedbirin türü, süresi, uygulanış şekli, gündelik hayatın denetiminin boyutu gibi faktörler önem taşımaktadır.

Bu bağlamda yapılan değerlendirmede konutu terk etmeme; kişilerin fiziksel özgürlük alanını yalnızca ikamet ettiği konutun içi ile sınırlandıran, elektronik kelepçe takılmak suretiyle infazı söz konusu olabilen ve -kaldırılıncaya kadar- gün boyunca kesintisiz olarak devam ettirilen, uyulmadığında ise şüpheli veya sanık hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasına neden olabilen bir adli kontrol tedbiri niteliğindedir. Anılan tedbirin bu niteliği, uygulanış şekli ve özellikleri itibarıyla hareket serbestisi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat özgürlüğüne göre oldukça ileri bir boyutta olduğu ve dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varmak gerekir.

Anayasa Mahkemesi ikinci olarak, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesinde tutuklamaya alternatif olarak düzenlenmiş adli kontrol türlerinden biri olan konutu terk etmeme tedbirinin hukukiliğinin incelemesinde -tutuklama tedbirinde olduğu üzere- kanun tarafından öngörülme, kuvvetli suç belirtisinin bulunması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebeplerinin mevcut olması ve ölçülülük ilkesine uygunluk kriterleri bakımından bir değerlendirme yapılması gerektiğini kabul etmiştir.

Bu çerçevede somut olay incelendiğinde başvuruya konu tedbirin dayanağını oluşturan suçlamaların temelinde İnsan Hakları Anıtı önündeki oturma ve açlık grevinde bulunma eylemleri olduğu görülmektedir. Soruşturma mercileri, bu eylemlerin esasen DHKP/C terör örgütünün emir ve talimatları doğrultusunda örgütün amacına hizmet etmek ve propagandasını yapmak amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürmektedir. Bu bağlamda DHKP/C ile bağlantılı olduğu değerlendirilen oluşumların faaliyetlerine, bu eylemlerin DHKP/C terör örgütünün yayın organları tarafından sahiplenilmesine, bu kapsamda bir dergide, internet üzerinden yayın yapan bir televizyon kanalında ve sosyal medya hesaplarında açıklamalar yapılmasına ve mesajlar paylaşılmasına, ayrıca bazı gösterilerde pankartlar taşınmasına değinilmiştir. Yine başvurucunun gözaltına alındığı sırada söylediği belirtilen bazı sözlerin de anılan terör örgütüyle bağlantılı olduğu değerlendirilen bir sosyal medya hesabında yayımlanmasına dikkat çekilmiştir.

Belirli koşullarda ifade özgürlüğünün görünümlerinden biri olarak kabul edilebilecek olan oturma veya açlık grevinde bulunma eylemlerinin başlı başına bir suç konusu edilmemesi gerektiği açıktır. Bununla birlikte bu eylemlerin icra edilmesinin terörle bağlantılı bir faaliyet olduğuna ilişkin olguların bulunması ya da eylemler sırasında terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerine yönelik övgü, meşrulaştırma ya da teşvik etme niteliğinde davranışlar sergilenmesi durumunda bu tür faaliyetlerin suç olarak değerlendirilmesi söz konusu olabilir.

Bu bağlamda başvurucunun oturma ve açlık grevine gitme eylemlerini örgütsel bir ilişki içinde gerçekleştirdiğine veya bunun başvurucu bakımından örgütsel bir tavır olarak sergilendiğine yönelik olarak soruşturma belgelerinde somut bir olguya veya tespite yer verilmemiştir. Ayrıca suçlamaya dayanak olarak gösterilen yayın ve açıklamaların yapılmasına başvurucunun ne şekilde bir katılımının olduğu da belirtilmemiştir.

Başvurucu anılan oturma eylemine katılmasının kendisinin ve eşinin kamu görevinden çıkarılması dolayısıyla gerçekleştiğini, bu eylemlere temel olarak eşine destek olma amacıyla katıldığını, bunu bir hak arama yolu olarak seçtiğini, eşinin tutuklanması üzerine bu kez kendisinin de açlık grevine başladığını ifade etmektedir. Somut olayın koşullarında başvurucunun eylemleri değerlendirilirken olayların başvurucunun ifadesinde yer alan ve soruşturma mercilerince değinilen bu gelişiminin göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Bu çerçevede soruşturma mercilerince yapılan tespitlere göre de başvurucu, eşinin açlık grevine başlaması üzerine oturma eylemine iştirak etmiş; açlık grevine ise eşinin tutuklanmasıyla birlikte başlamıştır.

Diğer taraftan başvurucunun gözaltına alınırken sarf ettiği belirtilen “Açlık grevinde olduğum için gözaltına alındım, yolda yürürken gözaltına alındım. Bunlara boyun eğmeyeceğim, direnişe devam edeceğim.” şeklindeki sözlerin içeriği itibarıyla şiddeti, terörü veya ayaklanmayı meşru gösteren veya öven bir yönünün bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Bu sözlerin DHKP/C ile bağlantılı olduğu belirtilen bir sosyal medya hesabında yayımlanmasında başvurucunun ne şekilde bir etkisinin olduğu soruşturma belgelerinde açıklanmamıştır.

Bu itibarla eldeki belgelere göre suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucu hakkında konutu terk etmeme tedbirinin uygulandığı sonucuna varılmış; bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir….”

Av. Hüsna GÜNDÜZ

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır. 

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453