Etiket: yabancı tüzel kişiler

YABANCI TÜRLERİ NELERDİR?

Yabancılar Hukuku hakkındaki yazımızda yabancılar hukukunun genel hatları ortaya konulmuştu. Bu yazımızda da yabancı türlerinin neler olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.

I-) YABANCI DEVLET VATANDAŞLARI

Vatandaşlık bağı ile bağlı olunan ülkenin sınırlarından çıkarak bir başka ülkenin sınırlarından içeri giren kişi, bu ülke devleti bakımından yabancı sayılır.

Birden fazla ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı bulunan kimseler, vatandaşı oldukları ülkeler nazarında yabancı olarak kabul edilmeyeceklerdir. Örneğin hem Türk hem de Alman vatandaşlığına sahip bir kişi Türkiye’de iken, bir başka ülkeye de vatandaşlık bağı ile bağlı olduğu için yabancı sayılmayacaktır ve Türk vatandaşlığı esas alınacaktır.

II-)  VATANSIZLAR

Hiçbir devletle vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin vatansız olarak kabul edileceğine ilişkin olarak karşılaştırmalı hukukta yahut Türk hukukunda bir tartışma bulunmamaktadır.

Vatansızlar için Almancada ‘heimatlos’, Fransızcada ‘apatride’ ve İngilizcede ‘statelessperson’ ifadeleri kullanılmaktadır.

Özellikle dünya savaşlarından sonra pek çok kişinin vatansız kalmasından sonra karşı karşıya kalınan bu durumla mücadele etmek amaçlı 1954 yılında New York’da BM bünyesinde imzalanmış olan ‘Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme’ ile 1973 tarihinde imzalanmış olan ‘Vatansızlık Hallerinin Sayısının Azaltılmasına İlişkin BM Sözleşmesi’ gibi Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler mevcuttur. Bu sözleşmelerle amaçlanan, hiçbir devletin hukuki korumasından faydalanamayan vatansız kimselere, asgari olarak bir kısım temel hakları tanımaktır. 1954 tarihli sözleşmede, vatansız kişilerin yabancılarla eş değerde tutulacağı kabul edilmiştir. Temel hak ve özgürlüklerde ise ilke olarak vatandaşlarla eşittirler.

Türkiye’de kişilerin vatansız olduğunun tespiti Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nce yapılarak bu kimselere valiliklerce vatansız kişi kimlik belgesi düzenlenir. Bu belgede yabancı kimlik numarası da bulunmaktadır. Ayrıca bu belge iki yıllık geçerliliğe sahip ikamet izni yerine geçmektedir.

Vatansızlar, yabancıların bir kısım haklardan faydalanabilmeleri için aranan karşılıklılık şartından muaftırlar. Vatansızlar Uluslararası İşgücü Kanunu’nda belirtildiği üzere istisnai çalışma izni ile Türkiye’de çalışabilir ve de uluslararası seyahatlerini yabancılara mahsus damgalı pasaport ile gerçekleştirebilirler. Vatansızlar kamu düzeni için tehlike oluşturacak eylemlerin içinde olmadıkları müddetçe sınır dışı edilemezler. Vatansız kişinin herhangi bir ülke vatandaşlığını kazanmasıyla birlikte vatansızlık statüsü de sona erecektir.

III-) MÜLTECİLER VE ŞARTLI MÜLTECİLER

Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesinde mülteci tanımı “ırk, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacaklarından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korunmasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahıs” şeklinde yapılmıştır. Türkiye de bu sözleşmeye taraftır. Mültecilik statüsünden faydalanılması için sözleşmede belirtilen unsurların birlikte bulunması aranır.

1951 tarihli Cenevre Sözleşmesinin ilk halinde, sözleşme tarihinden sonra ve Avrupa dışında meydana gelen olaylardan doğan durumlar sözleşme kapsamına dahil değilken, 1967 tarihli ek protokol ile birlikte yer ve zaman yönünden bulunan bu kısıtlamalar kaldırıldı. Ancak Türkiye ek protokolün coğrafi sınırlandırmayı kaldıran maddesine çekince koymuştur ve sadece Avrupa’dan gelen başvurucuların mülteci pozisyonuna sahip olduğunu kabul etmeye devam etmiştir.

Avrupa ülkeleri dışındaki ülkelerden gelen ve mülteci statüsü verilmesi için gerekli olan şartları taşıyanlar ise Türkiye tarından şartlı mülteci olarak kabul edilmektedir. Şartlı mültecilerin üçüncü bir ülkeye yerleştirilmelerine kadar Türkiye’de kalmalarına izin verilir.

1990 tarihli AB Dublin Sözleşmesi’ne baktığımızda ise ayrıca bir sığınmacı tanımı “sığınmak için başvurmuş ancak başvurusu kesin karara bağlanmamış yabancı” şeklinde yapılmıştır. Türk hukukunda ise şartlı mültecilerin daha sonradan mülteci olabileceklerine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu noktada uluslararası hukuk ile Türk hukuku arasındaki terminoloji farkına dikkat etmek gerekecektir. Türk hukukunda ‘sığınmacı’ kavramı bulunmamaktadır. Aynı hükümlere tabi olmasa da bu kavramın yerine geçen statü Türk hukukunda şartlı mültecilik statüsüdür.

IV-) GÖÇMENLER

Yaşadığı ülkeyi ekonomik, siyasi, sosyal ya da kültürel sebeplerle terk ederek başka bir ülkeye yerleşmek maksadıyla giden kişilere göçmen/muhacir denir. Göç tanımı yapılırken gözetilmiş olan temel unsurlar mecburi ve zorlayıcı bir sebepten ziyade daha çok yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik ekonomik sebeplerin varlığı ile göç edilen ülkeye yerleşmek maksadıyla gidiliyor oluşudur. Göç içe, dışa ve transit göç olarak sınıflandırılabilir. Buna göre bir ülkeden dışarıya yapılan göçler dışa göç; içeriye yapılan göçler içe göç; başka bir ülkeye göçmek maksadıyla geçici olarak üçüncü bir ülkeden geçmek de transit göç denilmektedir.

Türk hukukunda ise göçmen tanımı 5543 sayılı İskan Kanunu’nda “ Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu halde Türkiye’ye gelip bu Kanun gereğince kabul olunanlardır” şeklinde yapılmıştır. Görüldüğü üzere ülkemizde uluslararası hukuktan çok farklı bir göçmen tanımı benimsenmiştir.

Kanunda göçmenlerin devletten iskân yardımı beklememeleri halinde bu tip göçmenlere ‘serbest göçmen’; devlet tarafından kendilerine taşınmaz mal tahsis edilenlere ‘iskânlı göçmen’; aile olarak gelenlere ‘münferit göçmen’; toplu aileler halinde gelenlere ise ‘toplu göçmen’ denilmektedir.

Türk soyundan olmayanlar, Türk kültürüne bağlı olmayanlar, sınır dışı edilmiş olanlar ve ülkeye gelmesinde güvenlik bakımından sakınca görülenler göçmen olarak kabul edilmemektedirler.

Aynı kanunda Türk soyundan olmanın ve Türk kültürüne bağlı bulunmanın tespitinin Bakanlar Kurulu tarafından yapılabileceği belirtilmekteydi ancak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte bu tespitler Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile yapılabilir hale gelmiştir.

V-) ÖZEL STATÜLÜ YABANCILAR

Devletlerarası ikili anlaşmalarla, milletlerarası teamül gereği, milletlerarası anlaşmalarla yahut iç hukuk kurallarınca bazı kimselere özel/ayrıcalıklı yabancı statüsü verilmektedir.

Örneğin devlet başkanları, dış işleri bakanları, yabancı devlet diplomatları, konsolosluk temsilcilikleri, NATO ve BM gibi milletlerarası kuruluş temsilcileri uluslararası anlaşmalar ile teamüller gereği özel statülü yabancı olarak kabul görürler.

Avrupa Birliği mensubu olan ülkeler ise birliğe mensup diğer ülke vatandaşlarını ‘Birlik Yurttaşlığı’ adı altında özel bir statüde değerlendirirler. Birlik yurttaşlarının diğer yabancılara kıyasla oldukça geniş hakları bulunur. Amerika Birleşik Devletleri ise Green Card adı verilen uygulama ile birlikte özel statülü bir çalışma ve ikamet izni statüsüne sahiptir.

Türk iç hukukunda da örnekleri vardır. Doğumla Türk vatandaşlığını kazandıktan sonra yetkili makamlardan aldığı vatandaşlıktan çıkma izni ile başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmiş olan kişiler ile onların üçüncü dereceye kadar olan altsoyları da özel statülü yabancı konumunda olurlar. Bu kimseler Türk Vatandaşlık Kanunu’nda öngörülen haklardan Türk vatandaşları gibi yararlanmaya belirlenen sınırlar dahilinde devam edebileceklerdir.

Bunların yanında KKTC vatandaşı olanlar ile Türk vatandaşı ile evli bulunan yabancılar da özel statülü yabacılar arasında sayılabilirler.

VI-) TÜZEL KİŞİLER

Tüzel kişiler şirketler, dernekler ve vakıflar olmak üzere üç temel başlığa ayrılmaktadır. Hukukumuzda tüzel kişilerin tabiiyetini tespit ederken kuruluş yeri ve merkez yeri gözetilir. Karşılaştırmalı hukukta bu esasların yanında şirketler bakımından sermaye ülkesi ve kontrol sistemi gibi farklı esaslar da görülmektedir.

Ülkemiz hukukuna göre merkezi Türkiye’de olamayan şirketler yabancı şirket kabul edilir. Bununla birlikte merkezi Türkiye’de olsa dahi yabancı ortağı bulunan şirketler hakkında bazı kısıtlamalar içeren mevzuat hükümlerine rastlanmaktadır. Ancak kendi alanlarında makul sebeplere sahip olan bu kısıtlamalar, Türkiye merkezli bir şirketin yabancı kabul edilmesini gerektirecek ölçüde değildir.

Türkiye’de kurulmuş olan dernek ve vakıflar ise Medeni Kanun gereği Türk tabiiyetinde kabul edileceklerdir.

Özet olarak kuruluş işlemlerini Türkiye dışında tamamlamış olan idare merkezleri yurtdışında olan tüzel kişilerin hukukumuza göre yabancı tüzel kişiler olduğunu söylemek yerinde olacaktır.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453