TIBBİ YANLIŞ UYGULAMADA HEKİMİN CEZAİ SORUMLULUĞU

, ,
Tıbbi Yanlış Uygulamada Hekimin Cezai Sorumluluğu

Tıbbi Yanlış Uygulamada Hekimin Cezai Sorumluluğu

Cezai sorumluluk halleri tüm meslek grupları gibi hekimler açısından da söz konusudur. Hekimler, insan yaşamına doğrudan müdahale eden tek meslek grubudur. Bu müdahale yetkisi, beraberinde hem etik hem de hukuki sorumlulukları getirir. Günümüzde tıbbi hatalar yalnızca disiplin ya da tazminat konusu olmaktan çıkmış; Türk Ceza Kanunu (TCK) çerçevesinde cezai yaptırımlara da konu olmuştur. Bu yazıda, malpraktis hallerinde hekimin cezai sorumluluğu ve bununla ilintili başlıklar ele alınmaktadır.


A. Tıbbi Yanlış Uygulamalar Nelerdir?

Tıbbi yanlış uygulama (malpraktis), hekimin meslek standartlarına aykırı şekilde hareket ederek hastaya zarar vermesi olarak tanımlanır.
Türk Tabipleri Birliği’ne göre malpraktis, “bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle hastanın zarar görmesi”dir. Bu kavram yalnızca “yanlış tedavi”yle sınırlı değildir; yanlış teşhis, yetersiz bilgilendirme, uygun müdahale zamanının kaçırılması, sterilizasyon eksikliği veya yanlış doz ilaç verilmesi gibi durumlar da bu kapsama girer.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin yerleşik kararlarında, bir eylemin malpraktis sayılabilmesi için:

  1. Hekimin özen yükümlülüğüne aykırı davranması,

  2. Bu davranışla meydana gelen zarar arasında illiyet bağı bulunması gerekir.

Tıbbi müdahalenin hatalı sayılması için sonucun olumsuz olması tek başına yeterli değildir; “özen eksikliğiyle” gerçekleşmiş olması gerekir.
Hekimin, tıbbın o andaki kabul görmüş kurallarına uygun şekilde davranmasına rağmen istenmeyen bir sonuç doğmuşsa, bu durum komplikasyon olarak değerlendirilir ve cezai sorumluluk doğurmaz.


B. Tıbbi Yanlış Uygulamalar Hangi Suçları Oluşturur?

Tıbbi yanlış uygulamaların cezai nitelendirmesi, TCK’nın genel hükümleri uyarınca yapılır. Hekimlerin eylemleri çoğunlukla taksir kapsamında değerlendirilse de, bazı ağır ihmal durumları farklı suç tiplerini doğurabilir:

  • Taksirle Ölüme Neden Olma (TCK m. 85)
    Yanlış tedavi, ihmalkâr cerrahi müdahale veya hastanın klinik takibinin yapılmaması sonucu ölüm gerçekleşirse bu madde uygulanır.

  • Kasten Yaralama veya Öldürme (TCK m. 86, 81)
    Hekimin bilerek veya sonucu öngörüp kabullenerek hareket ettiği nadir durumlarda söz konusu olur. Örneğin, hastanın açık rızası olmadan yapılan riskli deneysel bir operasyon bu suçun konusunu oluşturabilir.

  • Taksirle Yaralama (TCK m. 89)
    Hekimin özen yükümlülüğünü ihlal ederek hastada bedensel veya ruhsal bir zarara yol açması durumunda gündeme gelir. Örneğin, yanlış ilaç enjeksiyonu sonucu hastanın felç kalması.
  • Görevi Kötüye Kullanma (TCK m. 257)
    Kamu hastanelerinde çalışan hekimlerin görev gereklerine aykırı davranarak kişilere zarar vermesi halinde uygulanır. Bu madde, ceza yargılamasında kamu görevlisi sıfatını öne çıkarır.

  • Sağlık Mesleği Mensuplarının Suçu Bildirmemesi (TCK m. 280)                                                                                                          Özel bir suç tipi olan bu suç, sağlık gibi oldukça hassas bir alanda şahit olunan malpraktis veya başka bir suç hakkında görgü yahut bilgi sahibi olunmasına rağmen bunun adli makamlara bildirilmemesi halinde işlenmiş olur. Sadece hekimler açısından değil tüm sağlık personeli açısından söz konusu olabilir.

Bu suç tipleri arasında sınır çoğu zaman “kusurun ağırlığı”yla belirlenir. Bilinçli taksir, hekimin sonucu öngörmesine rağmen önlem almamasıdır; kast ise sonucu istemesidir.


C. Hekimin Cezai Sorumluluğu Unsurları Nelerdir?

Cezai sorumluluğun doğabilmesi için üç temel unsurun birlikte gerçekleşmesi gerekir: kusur, illiyet bağı ve zarar.

  • 1. Kusur:
    Hekimin davranışı, aynı koşullarda bulunan makul bir meslektaşının davranışından farklıysa, kusurlu sayılır. Kusur; bilgisizlik, deneyimsizlik, tedbirsizlik, dikkat eksikliği veya ihmal şeklinde ortaya çıkabilir.
    “Hekim, elinden geleni yaptı” savunması, ancak mesleki standartlar korunmuşsa geçerlidir. Hekimin hatasının, tıbbın gereklerine aykırı olduğu bilirkişi raporlarıyla ortaya konur.

  • 2. İlliyet Bağı:
    Zarar ile hekimin fiili arasında uygun bir nedensellik ilişkisi olmalıdır. Hastanın önceden mevcut bir hastalığı veya başka bir etken zarara neden olmuşsa bu bağ kopar.
    Uygulamada, illiyet bağı tartışması çoğunlukla Adli Tıp Kurumu raporları üzerinden yürütülür.

  • 3. Zarar:
    Bedensel, ruhsal veya yaşam kaybı biçiminde ortaya çıkan her türlü olumsuzluk cezai sorumluluk için “zarar” sayılır. Zararın derecesi, uygulanacak cezanın ağırlığını da belirler.

Ceza yargıcının takdir yetkisi geniştir ancak tıbbi olayların teknik niteliği nedeniyle bilirkişi görüşü çoğu zaman belirleyicidir.


D. Adli Şikayet Süreçleri Nelerdir?

Hasta veya yakınları, tıbbi yanlış uygulamadan zarar gördüklerinde Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunabilir. Şikayet süreci genellikle şu aşamalardan oluşur:

  1. Şikayet Dilekçesi:
    Olayın özeti, tarih, kurum, hekim adı ve ortaya çıkan zarar açıkça belirtilir.

  2. Delil Toplama:
    Savcılık, hastane kayıtlarını, onam formlarını, epikrizleri ve tedavi notlarını ister.

  3. Bilirkişi İncelemesi:
    Adli Tıp Kurumu veya üniversite hastanelerinden rapor alınır. Raporda “tıbbi hata” olup olmadığı, kusurun derecesi ve illiyet bağı değerlendirilir.

  4. Soruşturma İzni:
    Kamu görevlisi olan hekimler bakımından, 4483 sayılı Kanun uyarınca idari makamdan (örneğin valilikten) yargılama izni alınması gerekir. Sağlık Bakanlığı’nın bu izni çoğu zaman vermekten imtina ettiği, ancak izin isteminin reddi kararına karşı yapılacak doğru bir itiraz ile bu iznin alınmasının mümkün olduğu uygulamada görülmektedir.

  5. Dava Açılması:
    Savcılık delilleri yeterli bulursa iddianame düzenler. Dava, genellikle Asliye Ceza Mahkemesi (yaralama suçlarında) veya Ağır Ceza Mahkemesi (ölüm olaylarında) önünde görülür.

Ceza davası sürecinde, hekimlerin savunma hakkı kapsamında mesleki takdir yetkisi, rızanın varlığı ve komplikasyon savunmaları da değerlendirilir.


E. İdari Şikayet Süreçleri Nelerdir?

Cezai sürecin dışında, hastalar idari ve disipliner yollara da başvurabilirler.
İdari süreç, daha çok tazminat ve disiplin cezası yönüyle sonuç doğurur:

  • 1. Disiplin Soruşturması:
    Sağlık Bakanlığı veya bağlı kurumlara yapılan başvurular sonucu hekim hakkında disiplin soruşturması başlatılabilir. Tabip odaları da meslek etiğine aykırı davranışlar için işlem yapabilir. Bu şikayetler yazılı dilekçe ile yapılabildiği gibi CİMER yoluyla da yapılabilir. Sonuçta uyarı, kınama veya geçici meslekten men cezası verilebilir.

  • 2. Hizmet Kusuru ve Tam Yargı Davası:
    Kamu hastanesinde çalışan bir hekimin hatası sonucu zarar doğmuşsa, mağdur idareye başvurarak hizmet kusuru nedeniyle tazminat talep edebilir. İdarenin reddi veya sessiz kalması halinde idare mahkemesinde tam yargı davası açılabilir. (Tazminata ilişkin detaylı bilgileri Malpraktis Davası yazımızda bulabilirsiniz.)

  • 3. Özel Hastaneler:
    Özel hastanelerde ise sorumluluk “işveren sorumluluğu” kapsamında değerlendirilir. Hasta, hem hekimi hem hastaneyi birlikte dava edebilir.

Bu idari yollar, cezai yargılamadan bağımsızdır ancak aynı olayla ilgili delil ve raporlar birbirini etkileyebilir.


F. Hekimin Cezai Sorumluluğuna Dengeli Yaklaşım


Tıbbi yanlış uygulamalar, hem hastalar hem de hekimler açısından ağır sonuçlar doğuran karmaşık olgulardır. Hekimin cezai sorumluluğu, kusur tespiti ve illiyet bağı gibi hassas değerlendirmelere dayanır. Bu nedenle, ceza hukukunun en temel ilkelerinden biri olan “kusursuz suç olmaz” prensibi tıp alanında da titizlikle uygulanmalıdır.

Doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.” — Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, E. 2006/6704 K. 2006/9459 kararı.

Hekimlerin sorumluluğa maruz kalmamak için:

  • Hastayı yeterince bilgilendirmesi,

  • Aydınlatılmış onam formunu usulüne uygun alması,

  • Tüm tıbbi kayıtları doğru tutması,

  • Tıbbi standartlara uygun hareket etmesi gerekir.

Yargı organlarının ise tıbbın doğasında bulunan “risk” ile “ihmal”i ayırt ederek, adil bir değerlendirme yapması gerekir. Zira hukuk, hekimi cezalandırırken tıbbın ilerlemesini engellememeli; hastayı korurken hekimi de makul risk sınırları içinde güvence altına almalıdır.

Teknik bilgi gerektiren bu konuda şikayetçi yahut şikayet edilen taraftaysanız tecrübeli bir hukukçudan hizmet almanız yerinde olacaktır.

Tıbbi Yanlış Uygulamada Hekimin Cezai Sorumluluğu ile ilgili sorularınız için iletişim formunu doldurarak veya telefonla bize ulaşabilirsiniz.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır. Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453

0 yorum var

Cevap Yaz

Tartışmaya katılmak mı istiyorsun?
Katkıda bulunmaktan çekinmeyin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir