YABANCILAR HUKUKU NEDİR?
‘Yabancı’ kavramı bir ülkede bulunan yabancı statüsündeki kimselerin hak ve yükümlülüklerini ortaya koyması açısından önem arz eder. Bu önem ülkelerin hukuk sistemlerinin vatandaşlara ve yabancılara ilişkin ayrı düzenlemelere sahip olmasından kaynaklanır. Çalışma, yabancı kavramının unsurlarını ve sınırlarını belirlemenin yanında yabancı türlerini de ortaya koyarak yabancılar hukukunun konusunu belirlemek amaçlarını ihtiva eder.
I-) YABANCILIK STATÜSÜ
Tarihsel süreç boyunca insanlar iş, eğitim, savaş, seyahat ve başkaca sebeplerle tabii bulundukları idarelerin sınırları dışına çıkmak durumunda kalmışlardır. Günümüz dünyasında ise bireylerin vatandaşları oldukları devletin sınırlarının dışına çıkma oranları oldukça artmış ve de uluslararası seyahatler oldukça yoğunlaşmıştır.
Vatandaşlık bağının bulunmadığı ve hatta vatandaşlık bağının bulunduğu iddiasına da sahip olunamayacağı bir ülkede bulunan birey, bulunduğu ülkede o ülkenin kendi vatandaşlarının statüsünden daha az elverişli olan ‘yabancı’ statüsüne sahip olur. Gerçek kişilerin yanı sıra tüzel kişiler için de yabancılık hususu söz konusu olmaktadır.
Her ne kadar modern uluslararası hukukun gereği olarak kişiler vatandaş- yabancı farkı gözetilmeksizin insan hak ve özgürlüklerinin evrensel koruması altında bulunsalar da, sırf yabancılara uygulanan hükümler uluslararası ve bölgesel anlaşmaların öngördüğü ve de ulusal mevzuatlarda düzenlendiği şekilde kendilerine hukuk sistemlerinde yer bulur. ‘Yabancı’ kimselerle ilgili olan yasal hükümlerle ulusal ve uluslararası hukukun pek çok alanında karşılaşılmaktadır. Bu noktadan hareketle ‘yabancı’ kavramının ne olduğu; bu kavramın altında hangi türlerin sayılabileceği ve bu kapsamda yabancılar hukukunun konularının neler olabileceğini ortaya koymaya çalışacağız.
II-) YABANCI KAVRAMI
Türk Dil Kurumu’nun ‘yabancı’ kelimesi için ilk sıradan sunmuş olduğu anlam karşılığı “Başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan kimse, bigâne, ecnebi’ dir.
Devletler Hukuku Enstitüsünün 1892 tarihli Cenevre toplantısında ise yabancı tanımlaması, “bir devletin ülkesinde bulunan ve o devletin vatandaşlığını henüz iddiaya hakkı olmayan kimse” şeklinde yapılmaktadır. Bu tanımlama ülkemiz doktrinince de kabul görmüştür. Ancak Rona Aybay ve Bülent Çiçekli bu tanımlamayı hem yabancı kişinin vatandaşlık iddiasına hakkı olmaması yönünden hem de tanım gereği mecburi gözüken bizzat bahse konu ülke sınırları içerisinde bulunma unsuru yönünden eleştirmektedirler. Aybay ve Çiçekli’ye göre vatandaşlık nesnel bir gerçeklik olduğundan iddia olunmasının mevzubahsi yerinde değildir. Diğer yandan da devletlerin kendi sınırları dışında da askeri, diplomatik ya da ticari egemenlik alanlarının olabileceğinden hareketle, bu hallerde muhatap olunacak yabancı kimselerin tanımlamanın dışında kaldığına dikkat çekmektedirler.
Ergün Ergül ise ‘vatandaşlığın iddia edilemeyeceği’ hususunun yerleşmiş bir çeviri yanlışına bağlamaktadır. Ergül’ün tespitine göre 1892 tarihli Cenevre toplantısında yapılan tanımlamada ‘uyrukluğunu iddia hakkı olmayan’ yerine aslında ‘halen vatandaşlık hakkı olmayan’ ifadesi orijinal metinde yer alan ifadedir. Bu husustaki eleştirileri kaynağın gereğince irdelenmemesine bağlayan Ergül, bir yabancının fiziksel olarak bir devletin sınırları içerisinde bulunmadan da yabancılara ilişkin bazı haklara sahip olabileceği yönündeki eleştirileri yerinde görür.
BM Genel Kurulunun ‘Yaşadıkları Ülkenin Uyruğu Olmayan Bireylerin İnsan Hakları Bildirisi’nde yabancı tanımı “bulunduğu ülkenin uyruğu olmayan kişi” şeklinde yapılırken; Uluslararası Göç Örgütü’nün yayınlamış olduğu Göç Terimleri Sözlüğünde yabancı, “belirli bir devlet açısından o devletin uyruğunda olmayan kişi” şeklinde tanımlanmıştır.
6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile 5901 sayılı Türk Vatandaşlık Kanunu yabancıları “ Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişi” şeklinde tanımlamaktadır.(YUUK m.3/1-ü; TVK m. 3/1-d)
Osman Fazıl Berki ise uluslararası kabul gören tanıma paralel olarak yabancıları, “bir devletin ülkesinde bulunan ve o devletin tabiiyetini iddiaya hakkı olmayan şahıslara Ecnebi-Yabancı adı verilir” şeklinde tanımlar.
Vatandaşlık kavramının hukuki kökeni Roma hukukuna dayanır. Vatandaş (civis) bir kişinin hukuki düzene bağlanma şeklini ortaya koyan bir statüdür. Bu kıstas ‘devlete aidiyet’ düşüncesinden doğmuş olup günümüz hukukçularının da çalışmalarının kaynağını oluşturur. Vatandaşlık kavramı hukuki açıdan bireyin devletle münasebetini belirleyen ve bireyin devlete karşı sahip olduğu hak ve borçları ortaya koyan bir statüye tekabül eder.
5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’na göre Türk vatandaşlığı şu şekillerde kazanılabilir: “Türk vatandaşlığı, doğumla veya sonradan kazanılır. Doğumla kazanılan Türk vatandaşlığı, soy bağı veya doğum yeri esasına göre kendiliğinden kazanılır. Doğumla kazanılan vatandaşlık doğum anından itibaren hüküm ifade eder. Türkiye içinde veya dışında Türk vatandaşı ana veya babadan evlilik birliği içinde doğan çocuk Türk vatandaşıdır. Türk vatandaşı ana ve yabancı babadan evlilik birliği dışında doğan çocuk Türk vatandaşıdır. Türk vatandaşı baba ve yabancı anadan evlilik birliği dışında doğan çocuk ise soy bağı kurulmasını sağlayan usul ve esasların yerine getirilmesi halinde Türk vatandaşlığını kazanır. Türkiye’de doğan ve yabancı ana ve babasından dolayı doğumla herhangi bir ülkenin vatandaşlığını kazanamayan çocuk, doğumdan itibaren Türk vatandaşıdır. Türkiye’de bulunmuş çocuk aksi sabit olmadıkça Türkiye’de doğmuş sayılır. Sonradan kazanılan Türk vatandaşlığı, yetkili makam kararı veya evlat edinilme ya da seçme hakkının kullanılması ile gerçekleşir.”
Görüldüğü üzere yabancı kavramı hem karşılaştırmalı hukukta hem de Türk hukukunda vatandaşlık unsuru üzerinden yapılmaktadır. Vatandaşlık statüsü ancak gerçek kişiler için söz konusu olabileceğinden bu tanımlamanın tüzel kişileri kapsamadığını söylemek durumunda kalırız. Bilindiği üzere günümüzde farklı ülkelerde merkezleri bulunan ve farklı devlet hukuklarına tabii pek çok şirket, menşei olunan devletlerin dışında da faaliyet yürütmektedirler. Bu ve benzeri durumları da kapsayacak bir tanımlama ülkemiz için “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile tabiiyet bağı bulunmayan kişi ve şeyler yabancıdır” şeklinde yapılabilir.
Çağdaş hukuk sistemlerinde yabancılık unsurunun tespiti vatandaşlık yahut tabiilik temeline dayanmaktadır ancak bazı hukuk sistemlerinde vatandaşlıktan daha başka kriterlerin de uygulanmış olduğu bilinmektedir. Örneğin Osmanlı İmparatorluğunda tabiiyet tespitinde din esasının gözetildiği görülmektedir. Bu sistemde günümüz hukuk anlayışıyla tam bir paralellik olmasa da bugünkü anlamıyla dört dereceli bir yabancılar tasnifi görüldüğünden bahsedilebilir. En yüksek korumadan faydalanan sınıf, devletin vatandaşı olmayan Müslümanlardan oluşur. Müslümanlar Osmanlı ülkesinde eşit haklara sahiptiler. Bu grubu Kitabiler veya Zımmiler olarak isimlendirilen, tam himayeye hak kazanmış olan ve ülkede sürekli yaşama iznine sahip olan gayrimüslimler izler. Üçüncü derece statüsü olarak ise İslam ülkelerinde izin alarak oturma hakkını alan yabancılar olarak Müstemenleri görmekteyiz. Son grup ise Harbi olarak anılan ve harp halinde yabancı devlet vatandaşlarını işaret eden statüyü görüyoruz. Bu kişiler de izin alarak İslam ülkesine girebilirlerdi.
Devletlerin vatandaşları olmayan kimseleri belirtmek için kullandıkları ifadelerin birbirlerinden farklı olabildiğini de görmekteyiz. Örneğin Alman hukukunda yabancılar için ‘misafir işçiler’ anlamına gelen ifadelerin yer aldığını biliyoruz. Hollanda hukuk sisteminde ise ‘etnik azınlıklar’, ‘yabancı işçiler’, ‘ikinci kuşak göçmenler’ gibi farklı anlamlara gelen ifadeler kullanılmıştır. Türk hukukunda ise genel tanım olarak ‘yabancı’ ifadesi tercih edilmiştir. Ülkeler arası bu ifade farklılıklarının sebebi olarak her bir ülkenin yaşadığı tarihsel süreçler ile birbirinden farklı yerel dinamikleri göstermek yerinde olacaktır.
NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.
Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453
Trackbacks & Pingbacks
[…] Yabancılar Hukuku hakkındaki yazımızda yabancılar hukukunun genel hatları ortaya konulmuştu. Bu yazımızda da yabancı türlerinin neler olduğunu ortaya koymaya çalışacağız. […]
[…] izni olan yabancı bir müdür Almanya’da ikamet ederek, bir GmbH’yı herhangi bir zorlukla karşılaşmadan […]
Cevap Yaz
Tartışmaya katılmak mı istiyorsun?Katkıda bulunmaktan çekinmeyin!