ZORUNLU AŞI UYGULAMASI

,

Zorunlu Aşı Uygulamalarında Birey Haklarıyla Toplum Sağlığı Arasındaki Hukuki Denge

Pandemi döneminde aşı uygulamaları küresel bir öncelik haline gelirken, şimdi de kızamık, suçiçeği gibi çocukluk çağı hastalıklarının yeniden artış göstermesiyle birlikte birçok ülkede “zorunlu aşı” politikaları tekrar gündeme geldi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), aşı tereddüdünü küresel sağlık için ciddi bir tehdit olarak değerlendiriyor. Özellikle Avrupa’da, aşı karşıtı hareketlerin etkisiyle bazı hastalıklarda bağışıklık eşiğinin altına düşülmesi, zorunlu aşı uygulamalarının tekrar yasal zemine oturtulmasına neden oldu.

Türkiye’de de bu tartışma güncelliğini koruyor. Yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen, Sağlık Bakanlığı’nın bazı aşıları fiilen zorunlu hale getirdiği ve ebeveynlerin çocukları adına verdikleri aşı rızasının çoğu zaman bilgilendirilmeden alındığı yönünde eleştiriler var. Bu durum, bireyin hak ve özgürlükleriyle toplum sağlığı arasındaki hukuki dengeyi tekrar masaya yatırmayı zorunlu kılıyor.

A.) Temel Hak ve Özgürlükler Açısından Zorunlu Aşılar

Zorunlu aşı uygulamaları, bireyin temel hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında hassas bir denge gerektirir. Bu denge, özellikle beden bütünlüğü ve kişisel özerklik hakları söz konusu olduğunda hukuki tartışmalara yol açmaktadır. Devletin toplum sağlığını koruma yükümlülüğü ile bireyin kendi bedeni üzerindeki tasarruf hakkı arasında nasıl bir sınır çizileceği konusu, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde tartışılmakta ve yargı kararlarıyla şekillenmektedir.

Öncelikle, zorunlu aşı uygulamaları, bireylerin fiziksel bütünlüğüne doğrudan müdahale niteliği taşıyan tıbbi işlemlerdir. Bu müdahalenin hukuka uygun olabilmesi için Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekir. Anayasa’nın 13. maddesine göre, temel hak ve özgürlükler, yalnızca kanunla sınırlanabilir ve bu sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun, ölçülü ve kamu yararına yönelik olmalıdır. Ayrıca, Anayasa’nın 17. maddesi uyarınca herkes, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir; bu madde beden bütünlüğüne rıza dışında yapılan müdahalelere karşı anayasal güvence sağlar.

Zorunlu aşı uygulamalarına dair en belirgin sorun, bu uygulamaların açık bir yasal dayanağının bulunup bulunmadığıdır. 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 57. ve 72. maddelerinde toplum sağlığını korumaya yönelik olarak alınabilecek önlemler genel olarak düzenlenmiştir; ancak bu hükümler çocuklara veya yetişkinlere yönelik aşıların zorunlu olup olmadığını doğrudan belirtmemektedir. Yargı mercileri de bu belirsizliği, bireyin rızası olmadan aşı yapılmasının hukuki dayanağı olmadığı yönünde değerlendirmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 2013/1789 başvuru numaralı kararında, açık kanuni düzenleme bulunmaksızın yapılan aşı uygulamasının Anayasa’nın 17. maddesini ihlal ettiğine hükmetmiştir.

Aynı zamanda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları da bu konuda yol göstericidir. Mahkeme, Vavřička v. Çekya kararında, çocuklara yönelik zorunlu aşı uygulamalarının kamu sağlığının korunması amacıyla meşru olabileceğini, ancak bu müdahalelerin ölçülü olması gerektiğini vurgulamıştır. AİHM’e göre, kamu sağlığı gerekçesiyle getirilen sınırlamalar, bireyin özel hayatına yapılan müdahaleyi dengelemeli ve demokratik toplum düzeniyle bağdaşmalıdır. Bu noktada mahkeme, çocukların üstün yararı ilkesini de göz önünde bulundurarak, zorunlu aşı uygulamalarının mutlak biçimde özel hayata saygı hakkını ihlal etmediğine karar vermiştir.

B.) Başvuru Yolları ve Yargı Süreci

Zorunlu aşı kararları kimi zaman velilerin rızası olmadan, hatta açık bilgilendirme yapılmadan uygulanabiliyor. Ailelerin bu konuda yeterince aydınlatılmadığı, yargı mercilerinin ise uygulamaların dayanağını her olayda somut olarak değerlendirdiği görülüyor. Uygulamada yaşanan bir diğer sorun ise; mahkemeye başvurmak için genellikle aşının uygulanmasının beklenmesi, yani fiilen bir hak ihlali yaşanmasının gerekmesi. Oysa bu tür işlemler, potansiyel ihlal tehdidi içerse dahi önleyici nitelikte yargı denetimine konu olabilir.

Bu gibi durumlarda, hem idari hem anayasal başvuru yolları ile hak arama mümkündür. Ancak her somut olayın koşulları farklılık gösterebilir. Bu nedenle hukuki başvuru süreci başlamadan önce uzman bir avukata danışmak, doğru yöntemle hareket edilmesini sağlar.

C.) Hangi Davalar Açılabilir?

İdari yargı açısından değerlendirildiğinde, zorunlu aşı kararları idari işlem niteliğinde olup, bu işlemlerin yargısal denetimi İdare Mahkemeleri aracılığıyla mümkündür. Bu tür işlemlere karşı, işlemin öğrenildiği veya tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içinde iptal davası açılabilir. Yürütmenin durdurulması talebiyle birlikte açılan davalarda, yargı mercileri, öncelikle işlemin açıkça hukuka aykırı olup olmadığını ve telafisi güç zarar doğup doğmayacağını değerlendirir. Eğer aşı uygulaması, açık bir yasal düzenleme olmaksızın ve kişinin rızası dışında yapılıyorsa, mahkemeler yürütmenin durdurulması kararı verebilir. Ayrıca, zorunlu aşı nedeniyle fiziksel veya ruhsal zarara uğrayan kişiler, tam yargı davası yoluyla tazminat talebinde bulunabilirler. Ancak bu taleplerde, zararın oluştuğu ve aşıyla nedensellik ilişkisi arasında bağ bulunduğunun ispatı önemlidir.

Zorunlu aşı uygulamalarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılması da mümkündür. Başvuru için iç hukuk yollarının tüketilmesi ve başvurunun 30 gün içinde yapılması gerekir. Anayasa Mahkemesi, bireylerin bedensel bütünlük haklarına yönelik müdahalelerde özellikle açık yasal dayanak ve rıza koşullarına dikkat etmektedir. AİHM’e başvuru ise Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruyu sonuçlandırmasının ardından 6 ay içinde mümkündür. AİHM, başvurularda kişisel mağduriyetin, müdahalenin ölçüsüzlüğünün ve iç hukuk yollarının tüketilmiş olmasının ispatını aramaktadır.

D.) Kimler Başvurabilir ?

Aşı yapılacak kişi reşit ve fiil ehliyetine sahipse kendisi, çocuklar için ise ebeveynleri dava açma hakkına sahiptir. Özgürlük hakkı, doğrudan kişisel bir hak olduğu için üçüncü kişilerin genel dava açma ehliyeti yoktur.

Sonuç olarak, zorunlu aşı uygulamaları, bireyin temel hak ve özgürlükleri ile toplum sağlığı arasında kurulan hassas bir dengeye dayanmaktadır. Bu dengenin korunabilmesi için uygulamaların açık kanuni dayanakla desteklenmesi, rıza ilkesine uygun olması ve ölçülülük ilkesine riayet edilmesi şarttır. Yargı mercileri, bireyin özel hayatına ve bedensel bütünlüğüne yönelik müdahaleleri titizlikle değerlendirmekte ve kamu otoritelerinden şeffaf, hukuka uygun ve gerekçeli kararlar beklemektedir. Bu sebeple, zorunlu aşıya maruz kalan bireylerin, hak ihlali durumunda başvurabilecekleri çok sayıda hukuki yol bulunmaktadır. Ancak her somut olayın özellikleri farklı olabileceğinden, bireylerin uzman hukukçulardan destek almaları, haklarını etkin biçimde koruyabilmeleri açısından önemlidir.

E.) Zorunlu Aşı Emsal Kararlar

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru, B. 2014/4077, K.T. 29.06.2016

“VELAYET ALTINDA BULUNAN BAŞVURUCUYA ZORUNLU ÇOCUKLUK DÖNEMİ AŞILARININ UYGULANMASI NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ VARLIĞIN KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ HAKKI İHLAL EDİLMİŞTİR

Özeti:
A. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞU,
B. 1. Zorunlu aşı uygulaması açısından Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLDİĞİ,
2. Zorunlu topuk kanı uygulaması açısından Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİ,
C. Kararın bir örneğinin zorunlu aşı uygulaması açısından maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 2. Çocuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİ,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİ,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılması, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASI,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİ Hakkında.”

 

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır. 

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453

0 yorum var

Cevap Yaz

Tartışmaya katılmak mı istiyorsun?
Katkıda bulunmaktan çekinmeyin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir