EMRE İTAATSİZLİKTE ISRAR SUÇU

Emre itaatsizlikte ısrar suçu askeri alandaki dosyalara sıklıkla konu olmaktadır. Bir kez emre karşı gelmek suçu oluşturmamaktadır. Bu suçun oluşabilmesi yasada ve yargı kararlarında birçok şartın birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

I-) EMRE İTAATSİZLİKTE ISRAR SUÇU NEDİR ?

Emre itaatsizlikte ısrar suçu ve cezası 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 87. hükmünde “Hizmete ilişkin emri hiç yapmayan asker kişiler bir aydan bir seneye kadar, emrin yerine getirilmesini söz veya fiili ile açıkça reddeden veya emir tekrar edildiği halde emri yerine getirmeyenler, üç aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.

2. Yukarıki fıkrada yazılı suçlar seferberlikte yapılırsa beş ve düşman karşısında yapılırsa on seneye kadar ağır hapis cezası hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Emrin hiç yapılmaması durumunda bir aydan bir seneye kadar hapis cezası söz konusudur. Emrin yerine getirilmesinin açıkça reddi ya da tekrar edildiği halde emrin yerine getirilmemesi halinde üç aydan iki seneye kadar hapis cezası verilir.

II-) SUÇUN UNSURLARI NELERDİR ?

A-) SUÇUN MADDİ UNSURLARI

1-) FAİL

Bu suç sadece asker kişiler tarafından işlenebilen bir suçtur. Bu nedenle suçun failinin asker olması şarttır.

2-) MAĞDUR

Bu suçun mağduru Devlettir.

3-) EYLEM

Bu suçu oluşturan bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için:

  1. Yetkili amir tarafından verilen bir emrin olması
  2. Hizmete ilişkin bir emrin olması,

Hangi emrin hizmete ilişkin olduğunun olaya göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Yargı kararlarında askeri personelin can güvenliğini, kışla yaşamını düzenleyen tedbirlere ilişkin kararlara uyulmamasının veya hizmet amacı belirtilmeyen emirlere uyulmamasının emre itaatsizlik suçunu oluşturmayacağı açıkça belirtilmiştir:

Fırtınalı ve yağışlı havalarda ağaç, elektrik direği, yüksek gerilim hatlarından uzak duracağım.” gibi askeri personelin can güvenliğini korumaya yönelik genel nitelikte tedbirleri ihtiva ettiği cihetle, bu tedbirlere uymamak emre itaatsizlikte ısrar suçuna vücut vermeyeceğine karar verilmiştir.( As. Yarg. 1. D. 23.06.2004 tarihli 2004/709 E. 2004/706 K. sayılı kararı)

Somut olayda; sanığa sivil eşya deposu dışında sivil elbise bulundurulmayacağına dair tebliğ olunan söz konusu emrin tedbir ve kışladaki genel yaşamı kolaylaştırmak amacına yönelik genel bir düzenleme olduğu ve Kara Kuvvetleri Devamlı Emirler Muhtırasının öngörmüş olduğu kuralı açıklayıcı ve tamamlayıcı nitelik taşıdığı, askerî hizmete yönelik bir emrin bulunmadığı ve sanık açısından iddia olunan eylem yönüyle genel nitelikteki bu emrin hizmete ilişkin somutlaştırılmış bir emir hâline dönüşmediğine ve emre itaatsizlikte ısrar suçunun oluşmadığına karar verilmiştir.

Sivil eşya deposu dışında sivil elbise bulundurulmayacağına dair tebliğ olunan söz konusu emrin tedbir ve kışladaki genel yaşamı kolaylaştırmak amacına yönelik genel bir düzenleme olduğu, Kara Kuvvetleri Devamlı Emirler Muhtırasının öngörmüş olduğu kuralı açıklayıcı ve tamamlayıcı nitelik taşıdığı ve sanık açısından iddia olunan eylem yönüyle genel nitelikteki bu emrin hizmete ilişkin somutlaştırılmış bir emir hâline dönüşmediği sonucuna varıldığından emre itaatsizlikte ısrar suçunun oluşmayacağına karar verilmiştir.

  • Emir verilen kişinin asker olması,
  • Emrin somutlaştırılıp şahsileştirilmesi,
  • Failin kasten hareket etmesi,
  • Hizmete ilişkin emrin hiç yapılmaması,
  • Emrin yerine getirilmesinin söz veya fiili davranışla açıkça reddedilmesi,
  • Emrin tekrar edilmesinden sonra da yerine getirilmemesi,
  • Emre konu edilmiş davranışın kanunda suç veya kabahat olarak düzenlenmemiş olması gerekmektedir.

Emre konu edilmiş davranış, kanunda suç veya kabahat olarak düzenlenmişse bu noktada kanun koyucunun iradesinin esas alınması ve bu suç veya kabahat bakımından öngörülen yaptırımın uygulanması gerekmektedir. Bu durumda emre itaatsizlikte ısrar suçu oluşmayacak ve ayrıca emre itaatsizlikte ısrar suçundan ceza verilmeyecektir. Askeri Yargıtay bir kararında “Yasada suç sayılan bir fiilin emir haline getirilerek yasaklanması, o fiili bir başka suça dönüştürmez; yani yükümlülerin firar etmeleri bir emirle yasaklanmasına rağmen firar eden kimse, emre itaatsizlikte ısrar suçunu değil, yine firar suçunu işlemiş olur.” şeklinde karar kurmak suretiyle bu hususu belirtmiştir. (As. Yarg. Drl. Krl. 10.01.2002 tarihli 2002/2 E. 2002/2 K. sayılı kararı)

B-) SUÇUN MANEVİ UNSURLARI

Bu suç kasten işlenebilir bir suçtur.

III-) ŞİKAYET SÜRESİ VE ZAMANAŞIMI

Bu suç şikayete tabi değildir. Suçun zamanaşımı süresi ise 8 yıldır.

IV-) EMRE İTAATSİZLİKTE ISRAR SUÇUNDA UZLAŞMA

Bu suç uzlaştırmaya tabi suçlardan değildir.

V-) GÖREVLİ MAHKEME HANGİSİDİR

Emre itaatsizlikte ısrar suçlarına asliye ceza mahkemeleri bakmaktadır.

VI-) EMRE İTAATSİZLİK SUÇUNDA HAKKANİYETİN GÖZETİLMESİ

Diğer yandan kanunda suç veya kabahat olarak düzenlenen eylem bakımından öngörülen cezanın emre itaatsizlikte ısrar suçunun yaptırımından daha hafif olması halinde sanığın emre itaatsizlikte ısrar suçundan cezalandırılması hakkaniyete de aykırıdır. Nitekim Askeri Yargıtay Daireleri Kurulu bir kararında kitabın yasak yayın olması halinde disiplin suçu vücut bulacakken kitabın kışlaya izinsiz sokulması nedeniyle emre itaatsizlikte ısrar suçundan ceza verilmesinin hakkaniyete uygun olmadığına karar vermiştir.  Başka bir kararda ise oyun kağıdı bulundurmama ve kullanmama emrinin toplam 66 maddeden oluşan bir talimatla verildiği ve sanıkların oyun kağıdı bulundurduğu bir olayda bu emrin hizmet amacı gütmediğine, ayrıca kumar oynama eylemi için disiplin yaptırımının düzenlendiği gözetildiğinde oyun kağıdı bulundurmama emri verilerek bu emre uyulmaması neticesinde disiplin cezasından daha ağır sonuç doğuran emre itaatsizlikte ısrar suçundan mahkumiyet kararı verilmesinin hak ve adalet ilkesine uygun düşmeyeceğine karar verilmiştir.

Emre itaatsizlikte ısrar suçu ile ilgili mevzuat hükümlerine bakındığında bu suçun yaptırımının belirli ancak kuralının belirsiz olduğu yani daha sonra somutlaştırılıp tamamlanması gerektiği görülmektedir. Bu nedenle suçun her olay özelinde ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Karşılaştığınız olayda emre itaatsizlik suçunun oluşup oluşmadığına veya konuyla ilgili diğer sorularınız için iletişim formunu doldurarak veya telefonla bize ulaşabilirsiniz.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


İDARİ YARGIDA DAVA AÇMA SÜRELERİ

İdari yargıda açılan davaların esasına  girilerek davanın sonuçlanabilmesi için Mahkeme ilk olarak usulü birtakım şartların varlığını arayacaktır. Bu usulü şartların en önemlisi şüphesiz davanın süresinde açılıp açılmadığı hususudur. İdari davaların kanunda öngörülen belirli süreler içerisinde açılması gerekmektedir.

I-) KANUNDA ÖNGÖRÜLEN BELİRLİ SÜRELER NELERDİR?

Bu sorumuzun cevabı için 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. Maddesine bakmamız gerekmektedir. 7. Maddeye göre özel kanunlardaki haller saklı kalmak üzere dava açma süresi Danıştay ve İdare Mahkemelerinde 60 gün, Vergi Mahkemelerinde ise 30 gündür.

Dava açma süresi:

“Madde 7 – 1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

2. Bu süreler;

a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,

b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği;

Tarihi izleyen günden başlar.

3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar.

4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.”

 

Kanunun bahsettiği bu süreler tebliğ tarihi ile beraber başlar. Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar. ( İYUK 8. Madde)

 

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


P

TRAFİK CEZASI NASIL ÖDENİR ?

Trafik kazalarını önlemek, trafik düzenini hızlı ve güvenli bir şekilde sağlamak için Karayolları Trafik Kanununa göre trafikte uyulması gereken bazı kurallar bulunmaktadır. Bu kurallara uyulmadığında trafik kazaları gibi ciddi sorunlar ile karşılaşılabilmektedir. Ayrıca bu trafik kuralları ihlal edildiğinde çeşitli yaptırımlar yani trafik cezaları uygulanmaktadır. Birçok insan trafik cezası nereye ödenir sorusunun cevabını merak etmektedir.

I-) NASIL ÖDENİR ?

Tarafınıza kesilmiş trafik cezasını ödemek için birçok yöntem vardır. Bu yöntemleri sizler için aşağıda sıraladık:

A-) MOBİL BANKACILIK İLE ÖDEME

Vatandaşlar kesilen Trafik cezalarını mobil bankacılık sistemi üzerinden kolaylıkla ödeyebilmektedirler. İzlemeniz gereken adımlar şu şekildedir : öncelikle bankanızın mobil uygulamasına girin,  ardından “ÖDEMELER” sekmesine giderek “TRAFİK CEZASI/HARÇLAR” kısmına girmeniz gerekmektedir. Bu adımları izledikten sonra T.C. kimlik numaranız ile adınıza kesilmiş trafik cezalarını görebilir ve  ödemelerini yapabilirsiniz.

B-) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞININ İNTERNET SİTESİ ARACILIĞI İLE ÖDEME

Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesini açtıktan sonra e-devlet aracılığı ile giriş yapabilirsiniz. Giriş yaptıktan sonra cezalar bölümünden adınıza kesilmiş trafik cezasını görüntüleyeceksiniz. “ÖDE” sekmesine tıkladıktan sonra kredi kartı bilgilerinizi girmeniz gerekmektedir. Bu adımları takip ettikten sonra ödemenizi başarı ile yapabilirsiniz.

C-) E-DEVLET ÜZERİNDEN ÖDEME

E-devlet üzerinden de trafik cezalarını ödemeniz mümkündür. İlk yapmanız gereken “Araç Plakasına Yazılan Ceza Sorgulama” sekmesine tıklamaktır. Ardından “ÖDE” butonuna tıklayıp diğer adımları takip ederek trafik cezasını kredi kartınız ile ödemeniz mümkündür.

D-) FİZİKEN VERGİ DAİRESİNE GİDEREK ÖDEMEK

Trafik  para cezasını vergi dairesine fiziken giderek ödemek de mümkündür. Vergi Dairesine gittikten sonra T.C. kimlik numaranız ve araç plaka bilgisi ile ödeme yapabilirsiniz. Ayrıca anlaşmalı olan bankalar ve PTT kanalıyla da ödeme yapabilirsiniz.

Burada şunu belirtmekte fayda vardır.  Ödeme işlemlerini ceza yazıldıktan sonraki 15 gün içinde yapmanız durumunda %25’lik indirimden faydalanabilirsiniz. Aksi takdirde, 30 günü geçmiş ceza borçlarında her ay için %5 faiz uygulaması olduğunu bilmeniz gerekiyor. Hangi yöntemi kullanarak trafik cezasını ödediğinizin bir önemi bulunmamaktadır, önemli olan 15 günlük yasal süre içerisinde ödemenin yapılmış olmasıdır.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


MERSİS NUMARASI NASIL SORGULANIR ?

I-) MERSİS NUMARASI NEDİR ?

Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS) ticari işletmelerin ve şirketlerin ticaret sicil kayıtlarının elektronik ortamda tutulması amacıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile TOBB tarafından oluşturulan bir sistemdir. Bu sisteme göre her ticari işletmenin 16 haneden oluşan bir MERSİS numarası vardır. Bu numaralar belirli bir düzen çerçevesinde oluşturmuştur. Şirketin vasfına göre MERSİS numarasının yapısında birtakım farklılıklar olabilir. Örneğin Bir şahıs şirketinin MERSİS numarası TC kimlik numarası ile başlayıp 000, 017,019 şeklinde sonlandırırken limited ya da anonim şirketlerde ise MERSİS numarası 0 ile başlıyor ve şirketin vergi numarasıyla devam ediyor, 000, 15, 16, 17 gibi rakamlarla da sonlandırılıyor.

II-) MERSİS NUMARASI NASIL SORGULANIR ?

Bir şirketin ticari ünvanı, vergi numarası, ticaret sicil numarası gibi bilgilerinden en az birini biliyorsanız MERSİS numarasını öğrenmeniz mümkündür.Böyle bir durumda MERSİS numarasının sorgulanması için öncelikle Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın https://mersis.ticaret.gov.tr/ adresli internet sitesine giriş yapılması gerekmektedir. Bu sisteme kayıt yaptırarak sistemdeki kullanıcı adınız ve şifrenizle ya da e-devlet bilgilerinizle sisteme giriş yapabilirsiniz. Sisteme giriş yaptıktan sonra sayfanın üst kısmında yer alan “SORGULA” kısmından şirketin elinizde olan bilgilerinden bir tanesini girerek sorgulama yaptırabilir ve MERSİS numarasına ulaşabilirsiniz.

Çıkan sonuç ekranında sadece ilgili şirketin MERSİS numarasına değil aynı zamanda ticari temsilcileri, ticari temsilcilerinin temsil süresi gibi pek çok bilgiye ulaşmanız mümkündür.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


BORÇLU ÖDEME EMRİNE İTİRAZ ETTİĞİNDE NE YAPILMALI?

Ödeme emri borçluya tebliğ edildikten sonra borçlu 3 yol izleyebilir. Borçlu; borcu ödeyebilir, borcu ödemeyip itiraz da etmeyip takibin kesinleşmesini zımnen kabul edebilir veya ödeme emrine itiraz edebilir. Bu yazımızda ödeme emrine itiraz durumunda alacaklının izleyebileceği yolları inceleyeceğiz.

Ödeme emrine itirazın süresi ve şekli İcra İflas Kanunu’nun 62. maddesinde düzenlenmiştir:

“İtiraz etmek isteyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. İtiraz, takibi yapan icra dairesinden başka bir icra dairesine yapıldığı takdirde bu daire gereken masrafı itirazla birlikte alarak itirazı derhal yetkili icra dairesine gönderir; alınmayan masraftan memur şahsen sorumludur. Takibe itiraz edildiği, 59 uncu maddeye göre alacaklının yatırdığı avanstan karşılanmak suretiyle üç gün içinde bir muhtıra ile alacaklıya tebliğ edilir.”

Alacaklının ilk olarak yapması gereken şey itirazın 7 günlük kanuni süre içerisinde yapılıp yapılmadığını kontrol etmektir. Eğer süresinde yapılmayan bir itiraz var ise bu itiraz geçersiz sayılacaktır. Ödeme emri kesinleşecektir. Ancak eğer itiraz süresinde yapılmış ise takip durur ve  takibin devamını sağlamak için alacaklının aşağıda açıkladığımız işlemlerden birini yapması gerekmektedir. Alacaklının burada izleyebileceği iki yol bulunmaktadır.

I-) İTİRAZIN KALDIRILAMASI YOLU

Alacaklı duran takibin devam etmesi için itirazın kaldırılması yoluna başvurabilir. İtirazın kaldırılması bir dava değildir. Hukuki bir yoldur. Duruşmasız olarak görülen işlerdendir. İcra takibinin başlatıldığı yer İcra Hukuk Mahkemesinde görülür. Davaya göre daha hızlı bir yoldur.

Ancak bu yola başvurabilmek için birtakım şartlar gerekmektedir. İlk şart süre şartıdır. Bu yola başvurmak itirazdan ( tebliğ tarihi )  itibaren 6 aylık bir süreye tabidir. Diğer bir şart olarak bu yola başvurmak için alacaklının elinde bir takım belgeler bulunmalıdır.   Bu belgeler  İİK 68. maddede sayılmıştır. Bu belgeler kanun hükmünde;

  • İmzası ikrar edilmiş adi senet
  • İmzası noterlikçe onaylı senet
  • Resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri belgeler
  • Kredi kurumları ile ilgili belgeler
  • Borçlunun resmi daireler veya memurlar huzurunda borç ikrarında bulunması

Olarak sayılmıştır.

II-) İTİRAZIN İPTALİ DAVASI YOLU

Bu yol daha uzun bir yoldur. Elinde İİK m. 68  anlamında belge olamayan alacaklılar bu yola başvurabilir. Genel dava hükümlerine göre görülen bir davadır. İtirazdan ( tebliğ tarihi) itibaren 1 yıl içinde açılmalıdır. Duruşmalı olarak görülür. Her türlü delil kullanılabilir.

İtirazın iptali davasında görevli ve yetkili mahkeme HMK hükümlerine göre tespit edilir. Uyuşmazlığın esasına bakacak olan mahkeme hangi mahkeme ise itirazın iptaline de o mahkeme bakar. Örneğin kira alacağı ile ilgili başlatılan bir icra takibine itiraz edilmesi durumunda itirazın iptali davası Sulh Hukuk Mahkemesinde açılmalıdır veya uyuşmazlık ticari bir iş ile alakalı ile dava Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmalıdır.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


ARAÇ DEĞER KAYBI  TAZMİNATI

I-) DEĞER KAYBI TAZMİNATI  NEDİR?

Araç değer kaybı, meydana gelen bir kaza sonrası hasarlı parçaların onarılması sonrasında  aracın ikinci el piyasa fiyatına göre değer kaybetmesidir. Kazanın ardından tamir edilen aracın onarımı her ne kadar kusursuz olsa dahi arabanın satış fiyatı kaza öncesindeki piyasa fiyatına nazaran daha düşük olacaktır. Çünkü ikinci el araç satın almak isteyen vatandaşlar daha önce kaza yapmış ve hasarlı olarak kaydı gözüken araçlara rağbet göstermemektedir. Bu sebeple kaza yapmış olan araç sahibi dolaylı da olsa bir zarara uğramaktadır. Değer kaybı tazminatı bu zararı gideren bir tazminattır.

II-) DEĞER KAYBI TAZMİNATI İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR NELERDİR?  

Değer kaybı tazminatını alabilmeniz için aşağıdaki şartı sağlamanız gerekir: 

Hak sahibinin; kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu veya daha ağır kusurlu olan taraf  olmaması gerekmektedir. Yani diğer tarafın daha kusurlu olması gerekir. Böyle bir durumda kusursuz olan taraf ya da daha az kusurlu olan taraf değer kaybı tazminatına hak kazanır.

III-) DEĞER KAYBI TAMİNATI  NASIL ALINIR?

Değer kaybı tazminatı,  kusurlu olan tarafın trafik sigortası ( Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortaları ) poliçesini düzenleyen sigorta şirketinden, kaza anında karşı aracı kullanan kişiden veya karşı aracın malikinden istenebilir çünkü 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre bu kişiler zarardan müteselsilen sorumludur. Burada hak sahibine bir seçimlik hak tanınmıştır. Hak sahibi bu 3 taraftan herhangi birine ya da hepsine birden talebini yöneltebilir. Ancak uygulamada kusurlu tarafın trafik sigortası var ise hak sahibi sigorta şirketine başvurarak en hızlı şekilde alacağını tahsil etmektedir çünkü araç sürücüsü veya sahibine dava açmak daha uzun ve meşakkatli bir yoldur.

Hak sahibi  taraf, kusurlu olan tarafın  trafik sigortasına yazılı olarak başvurarak aracında oluşan değer kaybını talep eder. Bu talebin olumlu sonuçlanabilmesi için başvurunuzda birtakım belgeleri eksiksiz olarak sigorta şirketine iletmeniz gerekmektedir. Başvuru dilekçesi ile beraber sigorta şirketine iletmeniz gereken  belgeleri şu şekilde sıralayabiliriz:

A-) Resmi Trafik kazası tespit tutanağı  veya taraflar arasında tutulmuş kaza tespit tutanağı

B-) Ehliyet ve Ruhsat Fotoğrafları

C-)  Hasar Fotoğrafları

D-) Ödemenin yapılması istenen banka hesabının bilgileri

E-) Varsa eksper raporu

Bu belgeler ile beraber sigorta şirketine başvurduğunuz takdirde sigorta şirketi 15 gün içerisinde ödeme yapmalıdır. Sigorta şirketinin eksik ya da hiç ödeme yapmaması durumunda artık yapılması gereken Sigorta Tahkim Kuruluna gitmek veya dava açmaktır. Sigorta Tahkim Kuruluna gitmek daha hızlı ve pratik bir yoldur. Uygulamada hak sahibi genellikle dava açmak yerine tahkim komisyonuna gitmeyi tercih etmektedir. Çünkü davalar ortalama 2 yılda sonuçlanırken tahkim yolu ise 6-8 ay sürmektedir.  Sigorta Tahkim Kuruluna nasıl gidileceği ve dikkat edilmesi gereken hususlar için sitemizdeki diğer makalelerimize göz atabilirsiniz.

IV-) DEĞER KAYBI TAZMİNTINDA  ZAMANAŞIMI SÜRESİ NEDİR?

Değer kaybı taleplerinde zamanaşımı 2 yıldır. Yani son 2 yıl içinde geçirdiğiniz trafik kazaları sebebi ile değer kaybı talebinde bulunabilirsiniz.

V-) HAK SAHİBİ KAZADA KUSURSUZ OLMASINA RAĞMEN DEĞER KAYBI TAZMİNATI ÇIKMAMA İHTİMALİ VAR MI?

Eğer bir kazada kusursuz veya az kusurlu iseniz çoğunlukla değer kaybı tazminatına hak kazanırsınız ancak kazaya karışan aracınızın daha önce karıştığı çok sayıda kaza varsa, aracınız çok eski ve kilometresi çok yüksek ise değer kaybı tazminatına hak kazanamayabilirsiniz. Bu sebeple aracınızın değer kaybı tazminatına hak kazanıp kazanmadığını tespit etmek için Sigorta Hukuku alanında uzman Dike Hukuk ekibi ile iletişime geçebilirsiniz.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


REDDİ MİRAS NEDİR VE NASIL YAPILIR ?

I-) REDDİ MİRAS NEDİR?

Reddi miras, çoğu zaman borca batık ( pasifi aktifinden fazla olan ) tereke ( murisin bıraktığı malvarlığının tamamı) sebebi ile tercih edilen bir yoldur. Reddi miras, mirasçının mirası reddedip terekenin mallarından herhangi bir şey almamasını, borçlarından da sorumlu tutulmamasını sağlar.

Tabi ki de reddi mirasın manevi sebepleri de olabilmektedir.

Mirası reddetme hakkı 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 605. maddesi ile düzenlenmiştir. Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilir.

Reddi miras halinde miras intikal etmeye devam eder; mirası reddeden sadece kendi adına reddetmiş sayılır.

Burada değindiğimiz husus mirasın gerçek reddidir. Miras bırakanın ölümüyle birlikte borçlarını ödemekten aciz durumda olduğu açıkça belli veyahut miras bırakanın borçlarını ödemeden aczinin resmen tespit edilmiş olması durumlarında karşımıza mirasın hükmen reddi durumu çıkmaktadır. Hükmen ret durumunda  mirasçıların hiçbir şey yapmasına gerek kalmadan mirasçıların mirası reddettiği kabul edilir ve ona göre işlem yapılır. Çünkü tereke borca batıktır, bu sebeple böyle bir durumda miras reddedilmiş sayılır.

 

II-) REDDİ MİRAS NASIL YAPILIR?

Reddi miras TMK m. 609/4 gereği, mirasın açıldığı yer (murisin yerleşim yeri) Sulh Hukuk Mahkemesine sözlü veya yazılı beyan şeklinde yapılır. Burada en önemli husus şudur; reddi miras işlemi noterden yapılmaz. Mutlaka yetkili ve görevli mahkemeye başvurulmalıdır.

III-) REDDİ MİRAS YAPMA SÜRESİ NEDİR ?

 Reddi miras talebinde bulunmanın  süresi ölümün öğrenildiği tarihten itibaren kural olarak 3 aydır. Bu süre hak düşürücü bir süredir.

IV-) REDDİ MİRAS İÇİN GEREKLİ BELGELER

Reddi miras yapabilmek için sulh hukuk mahkemesinden veya noterden alınan veraset ilamı belgesinin aslı ile  imzalı reddi miras dilekçesi gerekir. Bu belgelerin murisin yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine sunulması gerekmektedir.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


I

İŞSİZLİK MAAŞI ALABİLMEK İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR

Bazı şartları sağladığı takdirde işsiz kalan vatandaşlar işsizlik maaşı alabilmektedir. Bu maaşı İŞKUR ödemektedir. Peki işsizlik maaşı için vatandaşlar hangi şartları sağlamalıdır ? Bu yazımızda bu sorunun cevabını sizlerle paylaştık.

I-) İŞSİZLİK MAAŞI (ÖDENEĞİ) NEDİR ?

İşsizlik maaşı, sigortalı işsizlere yasada belirtilen şartları taşımaları halinde işsiz kaldıkları dönem için belirli süre ve miktarda yapılan ödemedir. İşsiz kalan kimseye verilen bu maaş daha sonra devlet tarafından geri istenmemektedir.

II-) İŞSİZLİK MAAŞI ALABİLMEK İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR NELERDİR ?

A-) İlk olarak iş sözleşmesinin fesih edilmesi gerekiyor. Yani e-devlette halen işçi olarak kaydınız duruyor ise işsizlik maaşına başvuru yapamıyorsunuz. İşçi kendi isteği ve kusuru ile işten ayrılmışsa işsizlik maaşı alamaz. Ancak eğer işçi bakımından haklı fesih durumu varsa kendisi işten ayrılsa bile işsizlik maaşı alabilir. Çıkışı verilen işçiler çıkış tarihinden itibaren 1 ay içinde başvuru yapmalıdır.

B-) Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olmak, yani son 4 aydır sigortalı olarak çalışılmış olmak gerekiyor.

C-) Hizmet akdinin feshinden önceki son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olmak da gerekiyor. Eğer son 3 yılda 600 gün sigortalı olarak çalıştıysanız  genellikle priminiz ödenmiş oluyor zaten işverence.

Şartları sağlayıp sağlamadığınızı İŞKUR’a müracaat ederek öğrenebilirsiniz. Eğer şartları sağlıyor iseniz yatırılan priminize göre 6 ay ile 8 ay arasında işsizlik maaşı alabilirsiniz. Mevcut dönemde işsizlik maaşı son dört aydaki maaşınızın ortalamasının  %40’ı oranında uygulanıyor. Yani asgari ücret alan bir işçi 6-8 ay boyunca her ay yaklaşık olarak 5 bin liralık bir işsizlik ödeneği alır. ( Bu miktar yaklaşık olarak hesaplanmıştır. İşsizlik maaşınız bu miktarın altında veya üstünde olabilir. )

Başvuru için fiziken İŞKUR’a gidebilir veya online olarak e-devlet üzerinden başvuru yapabilirsiniz. İşsizlik maaşı alanların Genel Sağlık Sigortası Primleri İŞKUR tarafından ödenir. Yani devletin sunduğu sağlık hizmetinden herhangi bir ücret ödemeden tıpkı sigortalı olarak çalışıyormuş gibi yararlanmaya devam edersiniz.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


YABANCI ÜLKEDEN ALINAN BOŞANMA KARARLARININ TÜRKİYEDE TANINMASI VE TENFİZİ

I-) GENEL OLARAK TANIMA VE TENFİZİN FARKI

Tanıma; yabancı ülkeden alınmış mahkeme ilamının, ülkemizdeki bir mahkemenin verdiği  tanıma kararı ile artık ülkemizde  ilam niteliğinde olması şeklinde tanımlanabilir. Yani ilgili karar tanımadan sonra ülkemizde de kesin hüküm haline gelir.

Tenfiz ise tanımayı da kapsayan bir usuldür. Yabancı mahkeme ilamının tenfiz edilen ülkede tanınarak icra edilebilir hale gelmesi olarak tanımlanabilir. Örneğin yabancı ülke ilamında nafakaya ilişkin bir hüküm de varsa artık tanıma değil tenfiz usulü işletilmelidir.

II-) YABANCI ÜLKE KARARI ÜLKEMİZDE NASIL TANINIR VEYA TENFİZ EDİLİR ? 

İlk olarak yapmanız gereken yabancı mahkemenin verdiği boşanma kararı için tanıma/tenfiz  davası açmaktır. Bu davanın şartları aşağıdaki gibidir:

A-) Kararın verildiği ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet ilkesi ) bulunmalıdır

B-)  Karar, kamu düzenine açıkça aykırı olmamalıdır

C-) Karar, davalının savunma haklarına riayet edilerek verilmiş olmalıdır. Yani yabancı mahkeme kararını verdiği yargılama sırasında her iki tarafı da yeterince dinlemiş olmalıdır.

Ç-) Karar, Türkiye mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir konuda verilmiş olmamalıdır

D-) Tanıma ve tenfiz davaları duruşmalı olarak görülen davalardandır yani  dosya üzerinden karar verilemez.

E-)  Davacının yerleşim yeri Türkiye’de değilse teminat göstermesi gerekir.  Teminatın miktarını hakim tayin eder. Uluslararası sözleşmelerde ülkeler arasında aksi kararlaştırılabilir.  

Burada şu hususa dikkat edilmelidir: Eğer tanıtmak istediğiniz mahkeme kararı icrai bir hüküm içeriyorsa ( nafaka ödenmesini kararlaştıran, tazminat ödenmesini kararlaştıran vs.) tanıma davası yerine tenfiz davası açmanız gerekmektedir. Her iki davanın da yukarıdaki şartları sağlaması gerekmektedir.

III-) YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME

5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’a göre Yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Karine olarak nüfusa kayıtlı olunan yer yerleşim yeri kabul edilmektedir.  Davalının Türkiye’de ikametgahı yoksa fiilen ikamet ettiği yer mahkemesi, bu dahi yoksa Ankara, İstanbul, İzmir mahkemeleri yetkilidir. Dava bu üç yerden istenilen birinde açılabilir.  Görevli Mahkeme Aile Mahkemesidir.

Tanıma ve tenfiz davası basit yargılama  usulüne  tabidir. Adli tatilde görülebilen işlerden sayılır.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453


TECAVÜZÜN REF’İ DAVASI

I-) FİKRİ MÜLKİYET HUKUKU ÇERÇEVESİNDE TECAVÜZ KAVRAMI

Fikri Mülkiyet  hukuk bağlamında tecavüz kavramı, eser sahibinin hukuka aykırı bir eylem ile haklarının ihlal edilmesi, haklarına el uzatılması şeklinde ifade edilmiştir. Yani  bir eser sahibinin rızası olmadan ilgili eser çoğaltılır, yayınlanır, satılır vs. ise eser sahibinin fikri mülkiyet hukuku bakımından birtakım hakları ortaya çıkacaktır.  Bu haklardan bir tanesi de tecavüzün ref-i davası açmaktır.

II-) TECAVÜZÜN REF’İ DAVASI

Eser sahibinin fikri haklarına karşı başlamış olan ve olumsuz  sonuçlarını doğurmuş bulunan bir tecavüzün varlığı halinde gerçekleşen bu tecavüzün doğurduğu sonuçların giderilmesi, ortadan kaldırılması amacı ile  açılan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m. 68 de düzenlenmiş olan bir dava türüdür. Yani fikri haklara karşı  devam etmekte olan bir saldırıya karşı tecavüzün önlenmesi amacı ile başvurabildiğimiz bir dava çeşididir.

Bu davanın açılabilmesi için davalının kusuru şart değildir. Bu husus kanun koyucu tarafından FSEK m. 66’da düzenlenmiştir.

FSEK m. 68 fikri hakkı tecavüze uğrayan davacıya birtakım seçimlik haklar sunmuştur. İlgili maddeye göre davacı aşağıdaki seçimlik haklara sahiptir.

*** Hak sahibi , İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa çıkarılmamışsa  çoğaltılmış kopyaların, çoğaltmaya yarayan film, kalıp ve benzeri araçların imhasını isteyebilir.

*** Hak sahibi, üretim maliyet fiyatını geçmeyecek uygun bir bedel karşılığında çoğaltılan eserlerin kendisine verilmesini isteyebilir.

****Hak sahibi, hakkını ihlal eden ile aralarında sözleşme olması durumunda isteyebileceği miktarın üç kat fazlasını talep edebilir. Bu husus, izinsiz çoğaltanın hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Üç kat fazlasını isteme hakkı doktrinde sıkça tartışılan bir husustur.

III-) GÖREVLİ MAHKEME

Görevli mahkeme Fıkri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesidir

IV-) YETKİLİ MAHKEME

Genel yetki kuralı olan davalının yerleşim yeri mahkemesi kuralı burada da geçerlidir ancak FSEK m. 66 gereği  eser sahibi, ikamet ettiği yerde de tecavüzün ref’i  davası açabilir.

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453