Etiket: TMK

NAFAKA ARTIRIM DAVASI

I-) NEDİR?

Nafaka; boşanma sonucu veya ayrı yaşama durumunda, geçim konusunda yardım etme yükümlülüğü bulunan tarafça çocukların bakımını üstlenen tarafa ödendir. Nafaka türleri genellikle yoksulluk nafakası, iştirak (çocuk) nafakası ve tedbir nafakası olarak sınıflandırılır. Nafaka aratırım davası ise mevcut nafakanın, tarafların ekonomik koşullarındaki değişiklikler nedeniyle artırılması talebiyle açılan bir dava türüdür ve özellikle nafaka alacaklısının haklarının korunmasını amaçlar.

II-) HANGİ DURUMLARDA AÇILIR?

Nafaka arıtırım davaları özellikle şu durumlarda açılabilir:

– Enflasyon ve Ekonomik Zorluklar: Ekonomik koşulların kötüleşmesi ve paranın alım gücünün düşmesi nedeniyle yaşam maliyetinin artması,

– Maddi Koşullardaki Değişiklikler: Nafaka alacaklısının geçim sıkıntısı yaşaması veya nafaka yükümlüsünün gelirinde önemli artış olması,

– Çocukların İhtiyaçları: Çocukların eğitim ve sağlık gibi ihtiyaçlarının artışı veya değişimi,

III-) TÜRLERİNE GÖRE NAFAKA ARTIŞ DURUMU

Evliliğin bitmesiyle beraber eşler -koşullar ve şartlar değerlendirilerek- birbirlerine karşı nafaka sorumluluğu altına girerler. Bu nafaka türleri iştirak nafakası, yoksulluk nafakası veya tedbir nafakası olabilir. Her bir nafaka türü için de nafaka artırım davası açılabilir.

A-) İştirak Nafakası Artırım Davası

Türk Medeni Kanunu m. 182/3 uyarınca velayeti kendisine verilmeyen eş, çocukla kişisel ilişkilerini düzenlemek maksadıyla çocuğun eğitim, sağlık ve sosyal yaşam vs. menfaatlerini gözetmelidir. Velayete sahip olmayan eş, gücü ölçüsünde çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katkıda bulunmalıdır. Değişen şartlar neticesinde velayete sahip olan eş, ödenen iştirak nafakasının artırımını talep edebilir. Velayete sahip olan eş iştirak nafakasının artırımını talep ederken değişen şart ve koşulları somut bir şekilde belirtmeli ve ilgili delilleri mahkemeye sunmalıdır.

B-) Yoksulluk Nafakası Artırım Davası

Yoksulluk nafakası, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek taraf daha az kusurluysa diğer tarafın nafaka ödemesi demektir. Paranın değerinde ve tarafların ekonomik durumlarında meydana gelen değişimler, yoksulluk nafakası artırım davasının açılmasına sebep olabilir.

C-) Tedbir Nafakası Artırım Davası

Tedbir nafakası da yukarıda saydığımız diğer nafaka türleri gibi Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş bir nafaka çeşididir. Tedbir nafakası için de nafaka artırım davası açılabilir ancak bu nafaka türü, diğer nafakalardan farklı olarak evlilik birliğinin devam ettiği süre içinde talep edilebilir. Uygulamada tedbir nafakası boşanma davası devam ettiği sürece geçici olarak verilir. Tedbir nafakasıyla ilgili bir diğer önemli husus, bu nafakada kusur incelemesi yapılmaz. Eşler birlikte yaşasın ya da yaşamasın, kusur dağılımına bakılmaksızın, evlilik birliği devam ederken ve boşanma sürecinde tedbir nafakası talep edilebilir.

Tedbir nafakası nafaka artırım davasının konusu olabilir ancak bu nafaka, talep eden eşe toplu bir şekilde ödenmişse nafaka artırım davasına konu edilemez.

IV-) DAVA AŞAMASI

A-) Başvuru Süreci

1-) Hazırlık

Başvurunun yapılabilmesi için tarafların nafaka miktarının ayarlanmasına neden olabilecek değişiklikleri somut delillerle desteklemesi gerekir. Bunlar maaş bordroları, başka gelir belgeleri, gider faturaları gibi belgeler olabilir. Nafaka artırım davasında herhangi bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Nafaka alan eş koşullar bulunduğu sürece nafaka artırım davası açabilir. Nafaka artırım davasının reddedilmesi halinde tekrar nafaka davası açılması da mümkündür.

2-) Görevli ve Yetkili Mahkeme

Nafaka artırım davalarında görevli mahkeme aile mahkemesi, yetkili mahkeme ise nafaka alacaklısının ikametgah bölgesinde bulunan aile mahkemesidir.

3-) Dava Açma

İlgili kişinin ikametgahındaki aile mahkemesine bir dava dilekçesi ile başvuru yapılır. Dilekçede talepte bulunan tarafın mevcut ekonomi durumu ve maddi koşullardaki değişiklikleri detaylıca belirtmesi gerekir.

4-) Davanın Görülmesi

Mahkeme tarafların yaşam koşullarını inceler, delilleri değerlendirir ve yeni nafaka miktarını belirler.

5-) Karar

Mahkeme, deliller ışığında mevcut nafakanın artırılmasına veya aynı kalmasına karar verir. İstenen yeni nafaka tutarı, mahkemenin takdiri doğrultusunda şekillenir.

6-) Önemli Hususlar

– Değişikliklerin Kanıtlanması: Söz konusu ekonomik değişikliklerin belgelendirilmesi oldukça önemlidir.

– Her İki Tarafın Mali Durumu: Mahkeme her iki tarafın ekonomik durumunu dikkate alarak adil bir karar vermeye çalışır.

– Reddetme ve İtiraz Hakkı: Nafaka yükümlüsü arıtırım talebine itiraz edebilir ve yeniden değerlendirme isteyebilir.

7-) Anlaşmalı Boşanmalarda Nafaka Artırım Davası

Anlaşmalı boşanmalarda eşler nafaka verilip verilmeyeceğine veya ne kadar nafaka verileceğine önceden bir protokol şeklinde karar verir. Ancak süreç içerisinde enflasyon, tarafların maddi durumlarındaki değişiklik veya ihtiyaçların şekil değiştirmesi gibi sebeplerle anlaşmalı boşanma durumunda da nafaka artırım davası açılabilmektedir.

NOT: Nafaka artırım davasına karşı, davalının karşı dava açıp haklarını koruması söz konusu olabilir. Nafaka artırım davasına karşı açılmış olan karşı davada da hukuki nedenler ve deliller somut bir şekilde ortaya konmalıdır. Karşı dava açan davalı nafakanın arıtımına itiraz edebilir, nafakanın kaldırılmasını veya indirilmesini talep edebilir.

V-) YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

“…TMK`nın 176/4. maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır…” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2016/11305, K. 2016/11631)

“…Her ne kadar davacı anne boşanma davasından sonra çalışmaya başlamış ise de en son nafaka artırım davasının üzerinden 5 yıl geçmesi, çocuğun ihtiyaçlarının artması nazara alındığında, yıllık enflasyon oranındaki artışın müşterek çocuğun ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz olduğu açıktır. O halde davacı annenin katkısı ve müşterek çocuğun artan ihtiyaçları nazara alınarak TMK’nın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre uygun bir nafaka artına karar verilmesi gerekirken, nafaka artış talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2014/7240, K. 2014/15733)

Av. Hüsna GÜNDÜZ

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır. 

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453

MİRASTA DENKLEŞTİRME

Denkleştirme davası, Türk Medeni Kanunu madde 699 ile 675 arasında düzenlenmiştir. Denkleştirme, miras bırakının sağlığında yaptığı birtakım karşılıksız kazandırmaların mirasçılar arası dengeleri bozmasından dolayı bu kazandırmaların iadesi veya miras payından mahsup edilmesi ile mirasçılar arası dengenin tekrar sağlanması için var olan hukuki bir yoldur.

I-) DENKLEŞTİRMENİN ŞARTLARI

Miras bırakanın yaptığı her kazandırma denkleştirmeye tabi değildir. Yapılan kazandırmaların hangi amaçla, kimlere ve ne zaman yapıldığı denkleştirme bakımından büyük önem arz eder.

A-) Kazandırmanın Sağlar Arasında Yapılmış Olması

Bir kazandırmanın denkleştirmeye konu edilebilmesi için kazandırmanın sağlar arasında yapılmış olması gerekmektedir. Bu durumu daha da açıklığa kavuşturmak gerekirse miras bırakanın henüz hayattayken yaptığı kazandırmalar denkleştirmeye konu edilebilir.

B-) Kazandırmanın Karşılıksız Olması

Bir kazandırmanın denkleştirmeye konu edilebilmesi için kazandırmanın karşılıksız olması gerekmektedir. Şöyle ki yapılan kazandırma sonucunda miras bırakanın malvarlığında eksilme meydana gelirken kazandırmanın yapıldığı kişinin malvarlığında artış meydana gelmelidir. Her ne kadar karşılıksız kazandırma denildiğinde akla ilk gelen bağışlama olsa da karşılıksız kazandırma bağışlamadan ibaret değildir. Çeyiz, borçtan kurtarma, sermaye verilmesi gibi durumlar da karşılıksız kazandırmadır ve denkleştirmeye tabidir. Ancak Türk Medeni Kanunu madde 675’e göre olağan hediyeler ile evlenme sırasında yapılan geleneğe uygun tasarruflar denkleştirmeye tâbi değildir. Aynı şekilde Türk Medeni Kanunu madde 674’e göre çocuk için yapılan olağan eğitim masrafları da denkleştirmeye konu değildir.

C-) Kazandırmanın Yasal Mirasçının Lehine Olması

Kazandırmanın yasal mirasçı lehine yapılmış olması gerekmektedir. Yasal mirasçı sıfatına sahip olmayan atanmış mirasçının veya vasiyet alacaklıları denkleştirme talep edemez. Mirasçının denkleştirme talep etmesi için yasal mirasçı olması gerekmekte olup mirastan feragat, mirastan çıkarma gibi durumlarda mirasçı yasal mirasçı sıfatını kaybederse denkleştirme talep edemez.

D-) Kazandırma Miras Paylarına Mahsuben Yapılmış Olmalı

Türk Medeni Kanunu madde 699/2’de de yer aldığı üzere miras bırakanın alt soyu lehine yaptığı kazandırmalar, aksi miras bırakan tarafından açıkça belirtilmediği sürece, denkleştirmeye tabi olup, kazandırmanın miras payına mahsuben yapıldığı kabul edilir.

E-) Kazandırmanın Miras Bırakanın Malvarlığından Yapılmış Olması

Kazandırmanın miras bırakanın malvarlığından yapılmış olması gerekmektedir. Zira yapılan kazandırmanın miras bırakanın malvarlığında azalma meydana getirmesi gerekir ki bu da mirasçılar arasından dengenin bozulmasına sebebiyet verir ve bunun sonucunda denkleştirme ihtiyacı meydana gelir.

II-) DENKLEŞTİRMENİN TARAFLARI

A-) Denkleştirme Borçlusu

Denkleştirme borçlusu kural olarak yasal mirasçı sıfatına sahip olan ve denkleştirme konusu kazandırmayı almış olan kişidir. Yasal mirasçının yokluğu veya bütün mirasçıların mirastan çıkarılma, mirastan feragat ya da ret nedeniyle mirasçılık sıfatını kaybetmesi gibi hallerde denkleştirme borçlusu bulunmaz.

B-) Denkleştirme Alacaklısı

Denkleştirme alacaklısı, miras bırakan tarafından yapılan kazandırma sebebiyle miras hakkı zarara uğrayan yasal mirasçıdır. Bu mirasçının saklı pay sahibi mirasçılardan olması gerekmez.

III-) DENKLEŞTİRMEDE ZAMANAŞIMI

Denkleştirme davası, miras paylaştırılana kadar zamanaşımına tabi değildir ancak miras paylaştırılmış ise paylaştırma tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabidir.

IV-) DENKLEŞTİRMEDE İSPAT YÜKÜ

Miras bırakanın sağlığında alt soyuna yaptığı ivazsız kazandırmalar aksi miras bırakan tarafından açıkça belirtilmediği sürece miras payından mahsup edilmiş sayılmakla beraber denkleştirmeye tabidir. Kazandırmanın miras payına mahsuben yapılmadığının, yani denkleştirmeye konu olmadığının ispatı; lehine kazandırma yapılan mirasçıya aittir.

V-) DENKLEŞTİRMEDE GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Her ne kadar kanunda görevli mahkeme açıkça belirtilmemişse de Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleri olarak belirlenmiştir. Yetkili mahkeme ise Türk Medeni Kanunu madde 576 uyarınca miras bırakanın son yerleşim yeridir.

VI-) YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

“…Murisin çocukları için yaptığı eğitim ve öğretim giderleri mirasta denkleştirmeye tabi değildir. TMK’nın 674. maddesi gereğince “Çocukların eğitim ve öğrenimi için yapılan giderler sebebiyle geri verme yükümlülüğü, mirasbırakanın aksini arzu ettiği ispat edilmedikçe, ancak alışılmış ölçüleri aşan kısım için mevcuttur.” Madde metni aynı Kanun’un 669/2 maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde murisin torunları için yaptığı eğitim ve öğrenim harcamaları denkleştirmeye tabi olduğu açıktır. Bu nedenle, murisin davalı ….’in üniversite öğrenimine yaptığı katkısı denkleştirmeye tabidir. Dolayısıyla, murisin katkı miktarı bulunarak terekeye iadesi gerekir. İade edilecek mal varlığı yönünden seçim hakkı davalınındır; ister aynen iade eder, isterse bedelini öder. Miras payının aşan kısmının davalıda kalması miras bırakanın iradesinden anlaşılıyorsa, aşan kısım için iade istenemez. Denkleştirme, denkleştirme anındaki değere göre yapılır. Denkleştirmede sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. Islah olmadıkça ya da terditli dava açılmamışsa kendiliğinden tenkis davasına dönüşmez…” (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, E. 2016/612, K. 2016/5950)

“…Mirasta denkleştirme davalarında, sadece yasal mirasçı aleyhine denkleştirme talebinde bulunulabilir, yasal mirasçı olmayanlara yapılan kazandırma denkleştirmeye tabi değildir. Miras bırakandan sağlar arası kazandırma olmalıdır. Ölüme bağlı tasarrufla yapılan kazandırma denkleştirmeye tabi değildir. Kazandırma karşılıksız olmalıdır. Kazandırma, miras payına mahsuben (iadeye tabi olarak) yapılmalıdır. Bağış amaçlı yapılan kazandırmalar denkleştirmeye (iadeye) tabi değildir, bu nedenle miras bırakanın bağış amacının olup-olmadığı ayrıntısıyla araştırılmalıdır. İade, terekeye yapılır, davacı mirasçının miras payı oranında iade yapılmaz. Altsoya yapılan kazandırma aksi miras bırakan tarafından açıkça belirtilmemişse karine olarak denkleştirmeye (iadeye) tabidir. Altsoya yapılan sağlar arası kazandırmanın denkleştirmeye tabi olmadığını davalı (altsoy) ispatlamalıdır. Altsoy dışındaki yasal mirasçılara yapılan kazandırma, karine olarak denkleştirmeye (iadeye) tabi değildir. Altsoy dışındaki yasal mirasçıya yapılan kazandırmanın Denkleştirmeye (iadeye) tabi olduğunu davacı ispatlamalıdır. Miras bırakanın iradesinin denkleştirmeye (iadeye) tabi olup olmadığının ispatı şekle tabi değildir, her türlü delille ispatlanabilir. İade edilecek mal varlığı yönünden seçim hakkı davalınındır; ister aynen iade eder, isterse bedelini öder. Miras payının aşan kısmının davalıda kalması miras bırakanın iradesinden anlaşılıyorsa, aşan kısım için iade istenemez. Denkleştirme, denkleştirme anındaki değere göre yapılır. Denkleştirmede sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. Islah olmadıkça ya da terditli dava açılmamışsa kendiliğinden tenkis davasına dönüşmez…” (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, E. 2016/9034, K. 2019/3584)

Av. Hüsna GÜNDÜZ

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır. 

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453

MİRAS HUKUKUNDA SAKLI PAY VE TENKİS DAVASI

I-) SAKLI PAY

A-) Nedir?

Kıta Avrupası hukukunda ve bizim hukukumuzda bazı yasal mirasçılar, miras bırakanın tasarruflarına karşı korunmuştur. Buna göre miras bırakan (muris), saklı paylar toplamı dışında kalan kısım üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilmektedir. Nitekim murisin tasarruf edebildiği bu orana “tasarruf oranı”, istese de tasarruf edemeyeceği kısma ise “saklı pay” adı verilir.

B-) Saklı Pay Mirasçılar Kimlerdir

Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan; mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu mirasçılardan hiçbiri yoksa miras bırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir. (Türk Medeni Kanunu m. 505)

C-) Saklı Pay Oranları Nelerdir?

Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir:

  • Alt soy için yasal miras payının yarısı,
  • Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
  • Sağ kalan eş için alt soy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü.

D-) Saklı Payın Malvarlığındaki Kapsamı

Salı paydan faydalanabilecek mirasçılar, miras bırakanın tüm malvarlığından faydalanamaz. Şöyle ki miras bırakanın terekesinde yer alan kısım için saklı pay hakkı iddia edebilir. Daha açık ifade etmek gerekirse kişinin malvarlığında olmasına rağmen terekesinde olamayan bazı hususlar söz konusudur. İntifa hakkı buna örnek verebilir. Bu ve benzeri haklar kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar olduğundan kişinin ölümüyle beraber son bulur.

II-) TENKİS DAVASI

A-) Nedir?

Tenkis davası, saklı pay sahibi mirasçının haklarının ve miras payının korunması amacıyla açtığı dava türüdür. Saklı pay sahibi mirasçı, tenkis davası ile miras bırakının vasiyeti sonucunda diğer mirasçıların veya saklı payının zarar gördüğünü iddia eder ve diğer mirasçıların edimlerinin ya da vasiyetin iptal edilmesi talebinde bulunur. Bu davayla saklı paylı mirasçılar, mirasçılık haklarının korunmasını ve haksız kazanımların önlenmesini hedefler.

Tenkis davasında saklı paylı mirasçılar, mahkemeden ölüme bağlı veya sağlar arası tasarrufun etkisizleştirilmesini talep ederler. Dolayısıyla bu dava yenilik doğuran bir davadır. Hakimin vereceği kararla murisin bazı ölüme bağlı tasarrufları ve/veya bazı sağlar arası kazandırmaları ortadan kalkmış olacağından bu davaya miras hukukuna özgü iptal davası da denmektedir

Bu davada davacı, saklı payı ihlal edilen mirasçıdır. Her bir saklı paylı mirasçı bu davayı diğerinden bağımsız olarak açabilir. Dava açmayanlar dava sonucundan yararlanamayacaklardır. Saklı paylı mirasçının alacaklıları veya iflas masası da tenkis davası açabilir.

Davalı, tenkise tabi kazandırmanın yapıldığı üçüncü kişidir. Bu kişi yasal mirasçı, vasiyet alacaklısı veya sağlar arası tasarruf işlemin tarafı (üçüncü kişi) olabilir. Saklı paylı mirasçı, lehine kazandırma yapılan herkese karşı dava açmak zorunda değildir. Saklı paylı mirasçı, örneğin miras bırakanın sağlar arası kazandırma yaptığı kişilerden dilediğine karşı tenkis davası açabilir.

B-) Tenkis Davasında Sıra

Tenkis davasında sıra usulü ilk olarak ölüme bağlı tasarrufların her birinden orantılı olarak yapılır. Saklı pay ihlalinin devam etmesi halinde ikinci olarak sağlar arası tasarruflardan yeniden eskiye doğru tenkis sağlanır.

Türk Medeni Kanunu’na göre son çare olarak kamu yararı taşıyan ölüme bağlı tasarruflardan da orantılı olarak tenkis sağlanabilir. Eğer buna rağmen hak ihlali devam ediyorsa kamu yararı taşıyan sağlar arası kazandırmalardan yeniden eskiye doğru tenkis gerçekleştirilir.

C-) Tenkis Davasında Hak Düşürücü Süre

Türk Medeni Kanunu m. 571 gereği, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrenmelerinden itibaren bir yıl içinde ve her halükarda mirasın açılmasından itibaren 10 yıl içinde tenkis davasının açılması gerekir. Dava yenilik doğuran bir dava olduğundan buradaki sürede hak düşürücü süredir. Dolayısıyla dava süresi hakim tarafından re’sen nazara alınacaktır. Ancak Türk Medeni Kanunu m. 571/3’te yer aldığı üzere, tenkiste zamanaşımı iddiası süreye tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebilir.

D-) Tenkis Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Tenkis davasında yetkili mahkeme miras bırakının en son yerleşim yeri mahkemesidir. Miras bırakının Türkiye’de yerleşim yeri bulunmuyorsa miras bırakının taşınmaz malvarlığının bulunduğu yerde tenkis davası açılır.

Tenkis davasında görevli mahkemeler ise asliye hukuk mahkemeleridir.

III-) YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

  • “…Davacı vekilinin 25.3.1999 tarihli son oturumdaki beyanı haktan feragat niteliğinde değildir. Kaldı ki haktan feragat niteliğinde kabulü halinde de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 151.maddesi gereğince imzası ile tasdik edilmesi gerekir. Sabit tenkis oranı belirlenmeden tercih hakkı kullanılamaz. Tercih hakkı davalı tarafından kullanılmadan tenkis sonunda para olarak ödenecek karşılık miktarı belirlenemez. Bu sebeple de doğmayan bir haktan feragat söz konusu olamayacağından yargılamaya devam olunup 11.11.994 tarih 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına uygun işlem yapılması gerekirken nitelendirmede yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2000/1753, K. 2000/1786)

  • “…Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle yeğenler başından itibaren saklı pay sahibi değillerdir. 5650 sayılı Kanun’la kardeşler saklı pay sahibi mirasçı olmaktan çıkarılmışlardır. Davacılar saklı pay sahibi mirasçı olmadıklarından davanın reddedilmesi doğrudur…” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, E. 2016/7835, K. 2019/2456)

Av. Hüsna GÜNDÜZ

NOT: Bu yazımız, bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İzinsiz paylaşılması halinde, hukuki süreç başlatılacaktır.

Dike Hukuk ile iletişime geçmek için: https://wa.me/905337608453